U-S > Role Play köşesinde bu zamana kadar bir çok katılımcı ile devam yazılı bir Rp görmedim. Bu yüzden bir forum etkinliği olması için başlangıcını benim yaptığım bir Rp düşüncesini sizlerle paylaşmak istedim. Fazla uzun olmamasına dikkat ederek, bazı yerlerde direk sonuca vardım. Ve şimdi sizler de devam yorumlarınızla hikayeyi ve karakterleri belirleyebilir, hatta başka boyutlara bile taşıyabilir, resimlerle süsleyebilirsiniz. Ve tabi ki eğer dilerlerse yetkililer başlığı sabitleyebilir ve yeni katılımcıların çoğalması sağlanabilir. Çok eğlenceli bir etkinlik olacağını düşünüyorum ve başlıyorum... ^^,


Soğuk ve karanlık Moonglow şehri. Geceleri etrafta kimse olmaz. Sadece ıssızlığa bürünür bizim şehrimiz. Dışarıda ne olup bittiği şehir halkı için önemli değildir. Çünkü onları korkutan şeyler vardır karanlık sokaklarında.

Yine ıssız ve soğuk bir gecesiydi şehrin. Camdan dışarı bıkıp romanımı tamamlamak için düşünüyordum ki, ağaçlara çarpan rüzgar sesiyle irkildim. Çok hızlı bir şekilde gelmişti bu rüzgar. Heyecanlandım ve en sevdiğim mavi paltomu üstüme alıp birde dışarıdan bakmak istedim buna. Kapıya geldiğimde içimde buruk bir heyecan vardı, tabi korkuda. Kapıyı yavaşça araladım ve dışarıya bakındım, bir şey göremediğimden bahçeye çıktım ve yolun sonuna, karanlık ağaçların oraya bakmaya başladım. Bir şey görünmüyordu, fakat civar kasabalarda ki söylentiler aklıma gelmişti bir an. Geceleri etrafta dolaşan bir büyücü kadından bahsediliyordu. Romanımda da bu efsaneden bahsettiğim için beni çok meraklandırmıştı aslında. Bu bir fırsat olabilirdi benim için. Onu yakından görebilirdim. Birden ağaçlardan bir ses geldi.. Çok derinden ve sanki rüzgar söylüyormuş gibi bir edası vardı..

*karanlık ağaçlardan rüzgar sesiyle birleşen bir uğultuydu*
- Anhhh Mi Sah.. Koo

Bu ses karşısında çok korkmuştum. Korkumdan eve dönmek yerine paltomu sıkaca vücuduma sardım ve,

*gözlerimi tamamen açarak ve ellerimin titremesini hissederek*
- Heeyy! Orada birimi var?

Cevap yoktu...
0.1
Bir müddet bekledim , kitabımda da yer alan bu kadını görmeyi çok arzuluyordum ama ortalığın bu kadar sessiz olması hoşuma gitmiyordu diye düşünmeye başlarken bir ses duydum , bu ses kulaklarıma yabancı bir kadın sesiydi ve söyledikleri yüksek seslide olsa sanırım benim anlayacağım bir dilde değildi.Bir an paniklemiştim ve hareket edemiyordum sanki don tutmuştu her bir yanım fazla geçmeden anladım.

Tahmin ettiğim kişiydi bu , o korkulan büyücü , ve bana Paralyze adında bir büyü yapmıştı...
Ellerim hissedemeyecek kadar hafifledi. Bacaklarım sanki benden bağımsız. Bağırmaya başladım,

*ağzını olabildiğince açarak*
- Aaaaaaa, kurtarın beni..

Sesim çıkmıyordu sanki. Büyünün etkisi o kadar kuvvetliydi ki sadece gözlerimi kıpırdatacak kadar gücüm vardı. Çok korktum, o an neler olacak ve beni ne gibi bir şey bekliyor..

Yavaşça kolumu hareket ettirmeye başlamıştım. Derken ayaklarım.. Kurtuldum! Ama bu neydi? Bu ne olabilirdi? Çok güçlü bir şeydi bu. Hissettiklerimi romanımda yazmam gerektiğini düşünürken uzaktan yine onu gördüm. Elinde bir kitap vardı ve onu okuyordu. Çok sesli.. Sesi beni derinden korkutuyor ve büyünün etkisinden daha fazla dona kalmıştım. Büyücü kadının etrafında ışıklar belirdi ve kayboldu. Geriye sadece havada ki tozların ışıltısı kaldı..

*kendine kendine sesli konuşarak*
- Bu gördüklerim neydi. O kitabın sırrı ne olabilir..

Gün tekrar gülümsedi. Yine bahar şenliği gibiydi Moonglow sokakları. Ama aklımda sadece o dün gece olanlar vardı. Bu efsaneyi daha iyi öğrenmek için Jhelom şehrinde yaşayan Kahin Zuloa'nın yanına gitmeye karar verdim. Atımı ahırdan çıkarttım, hazırlandım. Yolda beni ne gibi tehlikelerin beklediğini bilmediğim için zırhımı yün kazağımın altına giydim. Sırtımda yayım ve oklarım. Hançerimi her zaman tam karnımın üstüne, pantolonuma sıkıştırdım. Hazırlık bitti ve yola çıktım...
Magincia'ya gidip bir geçit satın almak umuduyla limana doğru yöneldim, kalkan ticaret gemisini ucu ucuna yakaladım. Gemi mandrake kökü, ginseng ve siyah incilerle doluydu. Üç bakır sikke karşılığı biraz ginseng alabildim, Alana biraz ginseng özünün uyumaya yardımcı olduğunu söylerdi.

Karanlığa giden yolda dans ediyorum, bin kere öldüm ve ölmek için dirildim.
Katıl bana, dipsiz kuyuya giden heves tohumunda.
KAL VAS FLAM!


*histerik bir şekilde titrerr*

Erdemler şahidim olsun bir daha asla gemide uyumayacağım! Kahrol kadın! Ağla, kana ve öl!

Bir parça tuzlu et ve kök birası ile kahvaltı, yeniden merhaba Şefkat Çölü günleri...

Mide bulandırıcı, sıkıcı ve kabuslarla dolu yolculuktan sonra Magincia'da olmak güzel. Edmund'un tohumlara sihir yaptığına yemin edebilirim, sadece altı ay önce diktiği fidanlar şimdiden iki insan boyunda ağaçlara dönüşmüş durumda. Birazcık reçine almalıyım, Alana biraz reçinenin zihni berraklaştırdığını söylerdi.

*kendi kendine söylenir*

-Sevgili kuzenim Edmund, umarım Jhelom'a açtığın geçit beni Minoc'a götürmez.
Kuzenim haklıydı bana edmund'un açtığı geçit beni jhelom'a götürmüştü jhelom daha başka gibiydi savaşçıların ve hazırlık yaptığı yerler ve büyücülerden kurtulma iksiri hazırlıyan iyi niyetli buyucu dostlarım jhelom'a daha 5 dk olmadan gemide geçirdiğim yorucu günlerden sonra dersimi almıştım farklı yolculuklardan önce uyumalıydım bi hotel bulmak istedim şehir merkezinde kurulan arena civarinda zırh satıcılarının yanına gittim uzun yoldan geldiğimi belirttim kalacak yer göstermelerini istedim bana sehrin 3 farklı yerine geçişler olduğunu ve dağların ardına yakın bir hotel olduğunu söyledi Rovan nasıl gideceğimi sordum ve şöyle söyledi.

Dikkat et o hotel Barbarların olduğunu sahibinin britaine olduğu düşmanlığı cok konuşuluyor.

ben bu cümleyi dikkate alarak gittim ve hotel girişinde bekliyen horse lerden anladım ki icerde bir karmaşa var kılıç kalkan sesleri içimi ürperdiyordu

Korktum ! Taki icerdeki ses durana dek kapıyı araladığımda icerdeki herkes yaralı ve her taraf kan içerisindeydi ne yapacağımı bilemedim

yanımda 2 top bandage vardı ve tedavi edemezdim beni buraya getiren Savaşcı Reus burdan gitmeliyiz beni takip et ve herşeyini alman gerekir

Savaşlar başladı. ve Rues beni britaine götürüyordu umarım Britaine ulaşabilirdim hic uyumamıştım ve yorgundum dinlenmeye ihtiyacım vardı Reus'a


Durmalıyız ! Dedim ben aylardır yoldayım ve uykusuzum dinlenmeye ihtiyacım var Sen uyu dinlen ben ayakta dururum. Diyerek cevap verdi. Mavi paltomu sıkıca vücuduma sardım ve gözlerimi kapattım.
0.1
Uyumaya çalışıyordum , atın üstünde yol almam sürekli sarsılmama neden oluyordu diye düşünürken bir şey olmaya başladı anlam verememiştim birden kendime geldim.Kendime geldiğimde hava kararmıştı ve Reus dinleniyordu ama az önce bana ne olmuştu , o rüyayda neydi ? Bu macera benim için çok mu çok zor olacaktı neden Jhelom'a geri dönesim vardı , nedeni çok belliydi sarsılırken birden uykuya dalmıştım işte o anda rüyama girmişti Kahin Zuloa ve bana atalarımın büyü yapabildiğini ve o özelliğin , o dili konuşabilmek için gerekli olan kabiliyetin bende olduğunu söylemişti.İşte bunu duyduğum an hayatım değişeceğini anlamıştım fakat bunu Reusla paylaşamazdım , benim bu özelliğe sahip olduğumu anlarsa yada öğrenirse beni öldüreceğini biliyordum çünkü onun ailesini bir büyücü öldürmüştü.Gece olmasını bekliyordum , Zeus'un uyumasını çünkü bir tek o zaman kaçabilirdim bir tek o zaman Jhelom'a dönebilirdim işte bir tek o zaman kahini bulabilirdim...
Yoksa Zeus bir büyümü bir hayalmi diye düşünüyordum kendi kendime bunu gece olunca anlıyacaktım hava kararmaya başladı ve uyuma sırası Zeus'a gelmişti Zeus artık dinlenmelisin biraz duralım ! dedim haklısın şu gölün yakınına kamp kuralım uyumak yok unutma. diye tembihledi beni Tamam diyerek Zeus'un uyumasını sağladım ve aradan gecen 1 2 saat sonra ben atıma binip göl kıyısından uzaklaştım atımı kırbaçlarken korkuyordum cok hızlı ilerliyordum aklımdaki o büyücü beni hep tetikliyordu Zeus'u bırakma diyerek Atın kişnemeleri kulağımı tırmalıyor hızlı gidiyorum ve ağaçların rüzgarin sesi adeta beynimde uvultu oluyordu birden irkildim ve koşmalarımın hayal olduğunu ve Zeus ile hala yola devam ettimizi gördüm şaşırdım ben nasıl bir büyü etkisindeyim bu nasıl bişey diye mırıldanırken ZeusUyuya kaldın gene sende bi haller var ve rüya görüyordun devamlı Zeus diyordun ne gördün ? Dedi bu cümle beni daha cok etkiledi benim gördüklerim hayeldi ve Zeus'a seninle bir göl kıyısında dinlenmeye çekilmiştik ve sen uyumuştun o ara ben senı kaldırıyordum.Dedim ona söylememeliydim gördüklerimi.

benim bu durumumu anlar sa beni öldüreceğini biliyordum hava aydınlanmak üzereydi ve gemiye binmemiz gerekiyordu iskele bulmamız uzun zaman alabilirdi.
Gemiye bindik, o an gökyüzü aydınlandı ve kocaman bir ateş topu dünyaya düştü, hepimiz öldük.

Son.


Roleplay adı altında neler neler yaptınız, birazdan Tayyip von Erdogan adında bi' karakter girecek sanki.
Yapılan hikayenın devamını getıremıyorsun Altf4
0.1
Algos : Gemiye bindik, o an gökyüzü aydınlandı ve kocaman bir ateş topu dünyaya düştü, hepimiz öldük.

Son.


Roleplay adı altında neler neler yaptınız, birazdan Tayyip von Erdogan adında bi' karakter girecek sanki.

Dostum konuyu açan adam yazıyı yazacak kişileri ve konuyu sınırlandırmamış tamamiyle hayal gücü isterse kendi sülalesine katar olaya , bu başlıktada tartışmayalım eğer devam ettirmeyeceksen hikayeyi yazmazmassın olur biter.
Hikayenin devamını getirdim ve hikayeyi bitirdim, kurallara aykırı hiçbir yanı yok bunun.

Hadi kolay gelsin.
Helal sana.
Algos : Gemiye bindik, o an gökyüzü aydınlandı ve kocaman bir ateş topu dünyaya düştü, hepimiz öldük.

Son.

canımızı almaya gelen azrailin kafasına da kocaman bir ateş topu düştü bu sayede ölmekten son anda kurtulduk :S
canımızı almaya gelen azrailin kafasına da kocaman bir ateş topu düştü bu sayede ölmekten son anda kurtulduk :S

derken, tekrar bir ateş topu daha düşmesin.. Bu da neyin nesi demeye kalmadı zaten GÜMM!!

En azından uyumayan biriler var hala, onu görmüş olduk ^^, Teşekkür ederim arkadaşlar. The Son
2.ateş topunun sonucunda canımızı almaya gelen 2.azrailin kafasına 3.bir ateş topu düştü ve kurtulduk sanırsam bugün şanslı günümüzdü..



Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.