[Şu an yazmakta olduğum fantastik-bilim kurgu unsurlarını taşıyan romanımın bir bölümünden özettir.]
Biraz meşale aydınlığı, biraz çürük yosun kokusu ve ölümün gelen soğukluğunun uyandırdığı karabasanlar...

Fazla büyük olmayan sadece koridora bakan duvarda demir parmaklıklı, açık, bir kapının olduğu tek meşaleyle aydınlanan küçük bir odada bir adam boylu boyunca yerde yatıyordu.
Ellerini yorgunlukla başının az ötesine uzatarak kalkmaya çalıştı. Fakat fazla direnemeyerek kendini yorgunluğa bıraktı ve tekrar yere düştü. Hırıltılı ve seslice nefes almaya başladı.
Diğerlerinden daha derin bir nefes çektikten sonra tekrar ayağa kalkmayı denedi, yapamadı ama dizlerinin üstüne oturmayı başarabildi. Derin nefes almayı bıraktı ve etrafı dinlemeye başladı. Duyabildiği herhangibir ses yoktu. Arada bir, rutubete esir düşmüş tavandan yere, biriken içi pislik dolu su birikintisine, düştüğünü tahmin ettiği, su damlalarının sesi geliyordu.
Biraz daha kendini topladı ve ayağa kalktı. Yalpalayarak demir kapıya doğru yürüdü, açık olan kapıyı biraz daha açtı ve kendini içeriden daha aydınlık olan dışarıya attı. Gözbebeklerinin içerisinden daha aydınlık olan koridora alışması biraz zaman aldı. Alıştıktan sonra, çıktığı kapının sağına baktı; iki-üç metre ötesinde bir çıkmaz vardı. sol tarafa baktığında ise uzunca bir koridor gördü ve o tarafa doğru yürümeye başladı.
Duvarın solunda, her iki adımında bir meşale gelecek şekilde meşaleler dizilmişti, duvardaki meşaleleri ve adımlarını sayıyordu...
Koridorun sonu hala gözükmüyordu, üstelik koridora bağlantısını yapan kapıda gözden kaybolmuştu artık sadece uzun bir yol ve meşalelerin izin verdiğince duvarı kaplayan yeşil yosunların cansız yeşillikleri.
Ona uzunca bir süre gelecek şekilde daha yürüdükten sonra koridorun ucunda bir yerde artık loş ışığın yerini gerçek ışığa bıraktığını gördü.
Koşmaya başladı yolu yarıladığında, ayakları soğuk suyla temas edince ayaklarının çıplak olduğunu anladı. Fakat koşmaya devam etti. Işığı varınca oradan da özgürlüye varacağını düşünüyordu. Işığa her yaklaştığında suyun daha da ısındığını farketti.Durmadı...

Sonunda ışığa iyice yaklaştı, gözlerinin alışması için biraz daha zaman gerekliydi bu yüzden gözleri el vermedi ve yandı, elleriyle gözlerini kapattı. Biraz zaman geçtikten sonra gözlerini yavaşça araladı, biraz sonra gözleri bu saf ışığa alışınca nasıl neden ve niçin geldiğini bilmediği bu yerin çıkışı olarak zihninde kurguladığı düşüncenin boşa çıktığını anladı. Bu koridor daha büyük bir odaya çıkmaktaydı.

Işığa açılan kapıdan tam olarak içeriye girdikten sonra büyük bir ses duydu, Hızla birbirinden ayırılan demirin toprağa saplanmasına benzer bir ses. Arkasına baktı, giriş yaptığı kapı demir parmaklıklarla kapatılmıştı.
Tekrar odaya odaklandı, içeri de kalabalık sayılabilecek bir insan nüfusu vardı. İçerideki herkes ona bakıyor, onu inceliyordu.

Fısıldaşmalar başladı, yavaş yavaş sesler yükseldi ve birden gürültüye döndü. Bu büyük odanın ortasındaki goblin figürlü büyük havuz havuz birden alev püskürttü. Gürültü birden kesildi ve havuzun yanındaki insanlar etrafa kaçıştı. İnsanlar dikkatle olanı izliyordu. Alev gücünü yavaş yavaş yitirirken içinde bir yaratığın olduğu görülüyordu. Dev kırmızı vücuduyla iki insandan daha uzundu. Kanatları vücudunun iki katıydı. Ateş tamamen etkisini yitirdiğinde kanatlarını açtı ve dev görkemli vücudunu iyice gerdi. Kanatlarını bir-iki kere daha sonuna kadar gerdikten sonra gevşetti ve vücudunu sardı. Gür ve şeytani sesiyle konuşmaya başladı, konuştukça sesi odanın etrafında yankılanıyordu.
"İşte sonuncunuzda geldi. Siz suya bağımlılar için bir yaşama şansı... Ya biriniz kurtulacak ya hepiniz ölecek."
Topluluğun içindeki korku iyice artmıştı. Herkesin gözleri iyice büyümüştü. İblis devam etti.
"Sizin için önemli olan başkasının kendisi için feda edebileceği önemli şey nedir?
Güneş karanlığa teslim olup tekrar aydınlandığında cevabınız için geleceğim ve birinizi esaretten kurtarıp diğerlerinizi onun esaretine karşılık alacağım. Tabiki siz ne zaman geleceğimi bilemeyeceksiniz."
Havuz tekrar alev püskürttü, iblis geldiği gibi alevler arasında kayboldu.
...[Kısaltıldı]
[Ertesi gün]

Havuz tekrar ateş püskürttü ve iblis yeniden ateşlerin içinden çıktı.
İblis gür sesiyle tekrar konuşmaya başladı:
"Sorunun cevabını bilen var mı ? Var ise biriniz hariç hepiniz yok ise hepiniz feda olacak."
Son gelen elini kaldırdı. İblis son gelene arkası dönük olmasına rağmen;
"Son gelenin bir cevabı var galiba"
Son gelen konuşmaya başladı.
"Evet cevabını biliyorum, cevabın "benim yaşamım"
İblis tok bir sesle kahkaha attı.
"Evet doğru dedin son gelen."
Elini kalabalığa daldırdı ve bir kadını çekip aldı.
"İşte şimdi son gelen, hepsinin ölümünü izleyeceksin ve özgürlüğüne kavuşacaksın." dedikten sonra derin bir kahkaha attı.
Derin bir sessizlik
Son gelenin gözleri faltaşı gibi açılmıştı.
"Dur" dedi.
"Bunu yapacağını biliyordum son gelen. Bu suya bağımlının seninle bir alakası olduğunu biliyordum."
Kadını aldığı yere yakın bir yere bıraktı ve elini tekrar kalabalığa daldırdı. Bir erkeği eline aldı ve ağzına sokabildiği kadarını soktuktan sonra, adamın çığlıkları arasında ondan bir parça ısırdı geriye kalan yarısını da havaya attıktan sonra ağzıyla yakaladı ve çiğnemeden yuttu. Kalabalıktan çığlıklar yükseldi insanlar köşelere kaçıştılar.
İblis;
"Merak etmeyin suya bağımlılar hepinize sıra gelecek ve sen son gelen teklifini sun ve onun hayatını bağışlıyayım."
"Beni al ve onu bırak." dedi
"Peki son gelen, ya seni aldıktan sonra senin arkandan başka biriyle birlikte olursa ?"
Son gelen kalabalığın içinde kadını aradı ve bir an onunla gözgeze geldi. Gözlerini kaçırıp fısıltıyla denilebilecek bir seviyede
"Beni yemeden önce, alevlerle canımı al ve çığlıklarımı ona dinlet, bu onun, benim ona verdiğim değeri anlamasını sağlar."
"Senin farklı olduğunu biliyordum son gelen."
Kanatlarını tekrar sonuna kadar gerdi ve iki elini iki yana açtı.
"Sen son gelen ve sen suya bağımlı kadın ellerime tırmanın."
Son gelen ve kadın iblisin dediklerini yaptı. İblis ellerini havuzun üstünde birleştirdi ve havuz tekrar alev püskürdü fakat alev son gelenle kadına zarar vermiyordu. İblis ve yolcuları ateşin içinde yokolurken odada bulunan kalabalığı oluşturan insanlar yürekleri yırtılırcasına atılan çığlıklar arasında can verdi.
... [Kısaltıldı]
Son gelen bir oda içerisinde hapsolmuştu. Odanın sonu ve başı belli değildi ya da ne kadar büyük olduğu. Ayaklarının altında odun olduğunu tahmin ettiği girintili çıkıntılı bir zemin vardı. Zemin birden alev aldı. Son gelen acıya dayanmaya çalıştı fakat daha fazla direnemeden çığlık atmaya başladı. Duyduğu son ses iblisin kulakları çınlatan kahkahası ve iblisin suya bağımlı kadın olarak tanımladığı kadının gözlerinden yere düşen bir "damlanın" sesi...
[Ezop'tan alıntıdır ve kısaltılmıştır.]

Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.