Üç-dört yıl önce, vampir roleplayine ilk başladığım dönemlerde Malkavian'ın ihtişamına kapılıp yazdığım amatörce bir yazı. Daha sonradan başka bir sunucuda deneme amaçlı "The Malkavians" adında bir guild kurmuştum ve intro olarak kullanmıştım bu yazıyı; hani tutarsa düzgünce bir şeyler yazarım diye. Zira tutmadı ve bu yazı da öyle kaldı. Koyuyorum öylesine :).

Bölüm I: Eski Bir Hikaye

Ave!



Çaydanlıktan yükselen buhar suyun kaynadığının habercisiydi. Adam derin bir nefes aldıktan sonra piposunun tablaya bırakıp koltuğundan kalktı. Ağır adımlarla tezgâh olarak kullandığı ekroan ağcından yapılmış eski bir masaya doğru ilerledi. Suya katmak amacıyla bir kavanozdan çeşit çeşit bitkilerden harmanladığı karışımdan iki tutam alıp kaynayan suya attı. Yerine geçerken önce bir tasın içinde duran elmalardan birini alıp yerine kuruldu. Elmadan bir ısırık almadan önce piposundan son bir nefes daha aldı. Bu kadar derin bir nefes almayı beklemiyordu, sanki alacağı son nefesmiş gibiydi. O anda yıllar önceki savaşı düşünerek irkildi ve gümüşi haçını kavradı. Piposunu bir kenara bırakıp elmasından bir ısırık aldı. Ağzına gelen tuzlu tat ile tekrar irkildi ve ağzındakileri tükürdü. Ahşap zeminde parçalanmaktan kurtulamamış elma parçacıkları, etrafını saran salya ve bir parça kan vardı. Adam kendini ısırdığını zannetti ama elmaya baktığında elmadan kan geldiğini gördü. Bir çeşit eşek şakası olduğunu düşündü. Hangi hastalıklı zihin böylesine ürpertici bir şaka yapabilirdi ki? Bu düşüncesi onu kaskatı etti. İmkânsız diye tekrarladı kendi kendine. Onları tek tek öldürmüşlerdi. Gözleri delicesine etrafı dolaştı ve bir işaret aradı. Birden masanın üstündeki bir el aynası gözüne ilişti. Daha önce onun orada olduğunu fark ettiğini bile hatırlamıyordu. Adımları geri gitmek istese de zorla ona doğru gitti. Elini aynaya yaklaştırdı, alıp almamak konusunda tereddüte düştü. Cesaretinin kalan son kırıntılarıyla aynayı kavradı ve yansımasına baktı. Rüzgar kapıyı yumruklarcasına esmeye başladı ve ayna çatladı. Kapı açıldı ve eskilerden hiç görmek istemediği bir çift gözle karşılaştı. Soluk yüzlü adamın söylediği son kelimeler ile de adam aklının son parçasını kaçırdı ve bağırmaya başladı.

La commedie è finita.

Glorificus Sanguis.



Her şey Caine’in Abel’i öldürmesiyle başlamıştı…

Gecenin Efendileri asırlar boyu Sosaria’ya hükmediyorlardı. Birlikte hareket ederek yaşmayı öğrenmişler; bu sayede hayatta kalmayı ve hükmetmeyi sürdürebilmişlerdi. Yeryüzündeki tüm yaratıklar birleşse bile vampirleri yenemeyeceklerinin farkındaydı. Bu birliktelik onlara muazzam bir güç veriyordu. Bazıları o kadar güçlenmişti ki zırh ve silah kuşanmaya gerek kalmadan düşmanının zihnini büküp karşısındakinin tüm dimağını paramparça edebiliyordu. Vampirler tüm dünyanın kaderini ellerinde tutuyordu.

Ancak bir gün tüm bu denge bozuldu. Gecenin Efendileri arasındaki birliktelik bozuldu ve tüm klan liderleri klanlarını farklı diyarlara sürükledi.

İnsanlar bunun bulunmaz bir fırsat olduğunu çok geçmeden fark ettiler. Britannia kıt'asının tüm şehirlerinin ileri gelenleri Britain'de bulunan Kayıp Kral'ın Kalesi'nde toplandı. Zanaatkarler şehri Minoc, dağların içindeki saklı tünellerin şehri Wind ve hatta terkedilmiş Buccaneer's Den'in eşkıya lordları. Anca belki de en şaşırtıcı olanı Kaos Orduları’nın Kızıl Haç Şövalyeleri’nin bir araya gelmiş olması bu toplantının önemini gözler önüne seriyordu.

Nihayet toplantı başladığında ortaya sayısız düşünce atıldı. Ancak konsül iki düşünce üzerinde yoğunlaştı. Tek bir klanı insanların hâkimiyetine almak ya da tüm klanları yok etmek. Sonunda oy birliği ile karar kılınan düşünce vampirlerin güvenilemez olduğu ve yok edilmesi yönündeydi. Bu görev için Gümüş Yılan Şövalyeleri generallerinden Lord Quanall Averich seçildi. Fakat Kırmızı Haç Şövalyeleri bir Gümüş Yılan Şövalyesi komutasına girmeyeceklerini ancak insanlardan gargoylelara kadar tüm Kaos Orduları’yla aynı amaca hizmet edeceklerini belirttiler ve konsülü terk ettiler. Ordunun şafak vaktiyle harekete geçilmesine karar verildi.

Ocula.

[img]https://farm1.static.flickr.com/174/450975562_d8279a4fdf.jpg?v=0[/img]

Nosferat ve Malkav kahinlik yetenekleri sayesinde bu durumdan haberdardı. Nosferat klanın savaşması gibi çılgınca bir fikre kapılarak çocuklarının savaşa hazır olmasını emretti. Malkav ise klanını kuzey Minoc civarına gönderdi ve saklanmalarını söyledi.

Judicium Putesco.




Şafak vakti geldiğinde Lord Averich’in orduları harekete geçti. Eş zamanlı olarak yapılan baskınlardan alınan sonuş umulduğundan çok daha iyiydi. Bazı klanların liderledi yok edilmiş, bazı klanlarsa liderleriyle beraber yok edilmişti. Şans eseri Minoc’taki Toreador sarayına baskın yapmak üzere gönderilmiş ordu, göç eden Malkavian kavimiyle karşılaştı. Malkavian’lar büyük kayıp verdi.
Lord Averich’in başında olduğu birlikler Brujah kalesini harabeye çevirdikten sonra Trinsic’teki Malkavian kulesine ilerledi. Günün sonunda kuleye ulaştıklarında büyük bir sürpriz ile karşılaştılar. Malkav elinde baston, kafasında sihirbaz şapkası ile tek başına kulenin önünde bekliyordu. Orduyu selamladı ve şapkasını eline alarak bastonla hokus pokus diye bağırdı. Şapkadan bir tavşan çıkardı. Lord Averich zavallının aklını iyice kaçırdığını düşünerek bir kahkaha patlattı. Malkav'ı izlerken gümüş kolyesi ile oynuyordu. Malkav şapkadan iki halka çıkardı ve onları birleştirdi.

Lord Averich bu kadar saçmalığın yettiğini belirterek okçulara emir verdi. Okçular yaylarını germek üzereyken Malkav üç sihirli kelime haykırdı. “VAS IN NOX” bir anda tüm insanların ve hayvanların nefesi kesildi. Her ne kadar askerlerin yanında sarımsak özü bulunsa da zehri geçirecek kadar kuvvetli değildi. Averich çantasından bir iksir çıkardı ve son damlasına kadar içti. Bu iksir Minoc’un Toreador kimyagerleri tarafından hazırlanmıştı. Atı yere yığıldı ve son nefesini verdi. Averich zindanların en korkunç yaratığı olarak bilinen Infernal’i öldürerek kazandığı ganimetlerden biri olan sihirli orağını Malkav’a doğrultarak koşmaya başladı. Malkav kendine doğru koşan adamı gördüğünde kahkaha attı ve kollarını açarak adama doğru koşmaya başladı. Tam orakla buluşacakken bir cümle haykırdı ve alevli beyaz küle dönüştü. “La commedie è finita.”
Malkav kendi ölümünü kendi elleriyle gerçekleştirmişti. Bununla beraber Averich’in orduları beş vampir klanını yok etmiş oldu. O anda Averich’in ayaklarının dibine bir ok düştü. Oka iliştirilmiş parşomeni alıp okumaya başladı. Parşomende yazanlar dudaklarına bir tebessüm verdi. Not Kaos Orduları komutanı Mardol Glasiarr’dandı. Moonglow, Nujel’m ve Occlo adalarındaki klanların soyu kurutulmuştu. Asırlarca süren Karanlığın Efendileri’nin devri nihayet kapanmıştı…

Bölüm II: Dükünü Selamla

Malkavian Madness Network Hakkında Bilgi

Malkav öleceğini anladığı zaman tüm çocuklarını başına toplayıp onun kanını içtiği ve onun bilgisine sahip olduğu; bu nedenle "her şeyi" öğrenebilecekleri söylenir. Malkav time, Malkav web, web, şeklinde de adlandırıldığı görülmüştür. Denir ki tüm Malkavianlar bu yolla haberleşebilir, her türlü bilgiyi edinebilir. denir ki bir Malkavian öldüğünde zihni buraya gelir ve bu bütünün yapısına karışır. Böylece bilgisi burada kalır. Malkav'ın bizzat kendisini madness network'e dönüştürdüğü, hala yaşadığı da rivayet edilir.

Ave dux!



Minoc’taki bozgundan kurtulan Malkavianlar Minoc sırtlarında uzun bir dinlenme sürecine girmişlerdi -yaklaşık 50 yıl- . Şimdi hareket vaktiydi. 37 kişilik bir Malkavian kavimi Trinsic Malkavian kulesine doğru yola çıktı. Nihayet kuleye varıldığında, ayin için hazırlıklar başladı. Kuledeki 37 Malkavian belki de hayatlarının en disiplinli anlarını yaşıyorlardı. Kuduz bir köpeği andıran derin sessizlik kulakları yırtıyordu. Sonunda yaşlılardan biri ayini başlattı. Kuledeki tüm vampirlerin kanı Malkav’ın asasına akıtıldı. Yaşlı vampir bir takım sözler gevelemeye başladı. Her tekrarlayışında bu sözler daha da şiddetlendi ve sonunda durdu. 37 vampir birden yere yığılmaya başladı. Yavaş yavaş alevli küle dönüşürlerken asanın üstünde oluşan bir girdap külleri etrafında topluyordu. Asanın etrafındaki toz bulutu ortadan kalktığında siyah bir cübbeye bürülü bir halde yatan bir vücut görüldü. Malkav kendini madness network’e aktardığı gibi kendini madness network’ten çıkarmıştı. Ancak yeni bir vücut, yeri bir isim ve büyük bir kuvvet kaybıyla. Onu geri getirmeye yetecek kudreti sağlamak için de tüm klanını kurban etmişti. Dünya üzerindeki yaratıkların en delisi olan Malkavianların en delisi tekrar Sosaria topraklarındaydı. Ordusunu tekrar topladığında neler yapacağını kestirmek en kudretli kahinler için bile olasılıksız bir vaziyet olacaktır…
gerçekten başarılı.

Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.