Hesabına erişemeyen eski üyeler Discord üzerinden yardım alabilir.
Konu : Mağdende kazı yaparken bir günlük buldum.Cok eskiydi bazı sayfaları yırtılarak toprağa karışmış kalan sayfaları ise britanyanın afet oncesi halini altıyordu.Her bir sayfasını okuyuşumda hayallerim canlanıyor ve tüylerim ürperiyordu.

Ulfgar adlı karakterin yaşamından küçük bir kesit :)


Ulfgar çalısacağı mağdene doğru yola cıkmak üzereydi.Evden cıktığında sokaklarda ellerindeki tahta kılıç ve kalkanlarla oynuyan cocukların cıkardığı sesler yanklıanıyordu.Son donemde sokaklarda yankılanan tek şey kılıç sesleri değildi.Blackthornun geri geldiği konusunda soylentilerde vardı.Handan gelen yemek kokusu tüm sokağa yayılmıştı.Ulfgar ise bir kaç gündür aç bir şekilde yaşamayı sürdürüyordu.Belkide bugun biraz olsun para kazanabilir ve açlığını bastırabilirdi.İlk olarak ticaret yollarından gececek sonra ise soğuk ve kasvetli olan mağaraya girecek ve koca bir hiç için saatlerini ayıracaktı.Artık bütün yaşlıların ağzında tek bir bütün halinde tek bir ses cıkıyordu

"Britanya ticaret yollarından her geçtiğimde buranın eski hali gozlerimin onünde canlanır fakat bunları kelimelere dokemezdim.Şimdi ise bir cümle ile acıklıyabiliyordum.Eşkiyalar ve haydutların konaklama mekanı..."

Mağdene vardığında bir kilo kadar metal cıkarmayı umuyordu eğer cıkaramazsa yaklasık bir haftadır süren açlığını bastıramıyacaktı.İçinde bunu başarıp başaramıyacağına dair kuskuları vardı.Sorular aklını karıştırıyor ve zaman geçtikce miğdesinden gelen ağrı şiddetini artırıyordu.

Peki buna dayanabilecekmiydi ?


Oğrenmenin tek yolu çalısmaya başlamak olduguna karar vererek çalısmaya başladı.Saatler geçti ama elindeki tek şey bir kaç değersiz demir parçasıydı.Miğdesinden gelen sesler mağarada yankı yapmaya başlamıştı

Gün sona eriyordu son bir kaç kez kazmasını vurup britanyanın unutulmuş bolgelerinde bulunan evine doğru yola koyulacak ve açlıkla savaşacaktı.Kazmamı son kez yere vurduğunda sert bir cisme çarptığını hissetti.Bugun hiç birşey umduğu gibi gitmiyordu

Sert cismi toprağın altından cıkarmak zor olmadı.Küreğini toprağa her vuruşumda bir sandık beliriyordu.Bir kaç vuruş ardından tamamiyle ortaya cıkmıştı.Bir kaç kürek darbesinde onu oradan cıkaracak ve şansının ona getirdiği şey ile yüzleşecekti.Küreği her vurduğunda heyecanın getirdiği ısı ile terliyor ve yoğun ter kokusu yüzüne vuruyordu.Sandığı bulunduğu yerden cıkarmış ve geriye sadece acmak kalmıştı.Bir kaç seri kazma darbesiyle sandık parçalanmıştı.Ortaya cıkan yoğun toz bulutu ve tahtaların ardında bir kitap belirmişti.Cok eskiydi bazı sayfaları yırtılarak toprağa karışmış kalan kısmı ise sandığın bir kısmını süslüyordu

Ardı ardına gelişen kötü olaylar zinciri hayatının büyük bir bömünü süslüyordu.Artık bundan sıkılmıştı.

" Kötü şans peşimi bırakmıyor.Artık onunla yüzleşme vakti geldi.Bu kitapta ne yazarsa yazsın onunla savaşacağım " diye geçirdi aklından

Kitabı alarak mağaranın koşesindeki bir kayaya doğru yavaş adımlarla ilerledi.Ummadığım üçüncü bir olayı katlanamayabilirdi.Elindeki gaz lambası sayfaları aydınlatıyordu ve yazılmış eski yazıyı tercüme etmeye çalısıyordu.Bir günlük bulmuştu ve bundan 300 yıl oncesine aitti.Tahmin ettiği kadarıyla kayıp kral zamanlarına denk geliyordu.Rastgele bir sayfa açarak günlüğü okumaya başladı.Artık biritanyanın eski halleri gozlerinin önünde canlanıyor ve onu yaşıyordu.


Günlük:
Kuzeyden esen ılık rüzgarlar ağaçlardan düşen yaprakları süpürür.Rüzgarla birlikte ticaret yollarından keskin baharat kokusu gelirdi.Bütün soyluların kesinlikle geçmeden konakladığı tek şehirdi.Belkide koylüler ile soyluların bir arada yaşadığı bir şehir demek daha doğru olabilirdi.Evet britanyadan soz ediyorum.Her ne kadar kahinler pek parlak bir gelecek goremesede dünyanın bütün güzellikleri bu şehirde toplanmıştı ve kolay kolay yok olacaklarını pek sanmıyordum.
Bugunluk elvada günlük



Okuduğu şeyler hoşuna gitmişti fakat fazla zamanı yoktu.Sayfaları ard arda cevirerek rastgele gelen bir sayfadan devam etti.


Günlük:
Eski britanya sosarianin altin kalbi.Her gün yapılan orc baskınlarında yüzlerce kişi olüyor.Şehir korumaları ise saldırıların onüne geçemiyor ve bozguna uğratılıyordu.Bir kişi savaş alanına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu.Kimdi bu neden zırhı yoktu ve daha onemlisi savaş alannda ne işi vardı.Aklımdaki sorulara yanıt bulmakla uğraşırken gizemli insan toz bulutunun arkasında kaybolmustu.Bazı garip sesler işitmiştim gittikce yaklasıyordu.Bu sesler sadece bir ejderhadan gelebilirdi ama ejderhaların soyu yüzlerce yıl once tüketilmişti.Evet blackthorn güzel bir iş cıkarmıştı.
Simdi saklanacak bir yer bulmalıyım savaş tehlikeli bir hal aldı.Sende kendine iyi bak günlük


Günlük:
Savaş sona eriyor.Kuzey yönunden savaş alanına ilerliyen kişi biritanya topraklarındaki barışı tekrar sağladı.Bir kaç bolük şovalye ile binlerce kişilik orduya karsı zafer kazandık.Biz askerler onu kralımız olarak benimsedik ve şimdi oldugu gibi gelecektede düzeni sağlıyacak kisi o olacaktır

Bu günlük bir koylüye aitti fakat bunu yazan bir asker olmalıydı.Günlüğü okudukca aklına yeni sorular takılıyor ve kafası daha cok karışıyordu.Bugunlük günlüğü daha fazla okumamaya karar verdi.Eski kitabı kıyafetlerinin arasına sıkıştırarak evine doğru yola koyuldu.Yaptığı seri haraketler sonucunda gaz lambası yere düştü.Mağara alevler içinde yanıyordu.Artık tek geliride elinden gitmişti.Sadece aptal bir günlük için ...

Günlük onu bir süre oyalasada hala açtı ve miğdesindeki acı dahada şiddetlenmişti.Ticaret yollarından geçerken bir geyik sürüsü gordü.Cok güzeldiler belkide güzel oldukları kadar lezzelide olabilirlerdi.Ulfgar kazmayı eline alarak konumunu aldı.Tek bir atış şansı vardı ve elindeki bir silah değildi.Kazmayı büyük bir hızla geyiklerin arasına doğru fırlattı.Hepsi kaçışı verdi elinde hiç birşey kalmamıştı.Kazmayı yerden almak içini ilerlediğinde birini yaraladığını anladı ve kanları takip etmeye başladı.Kanlar sona erdiğinde geyiği bir ağacın dibinde olü olarak buldu.Yerlerden topladığı çalılar ile ateş yaktı ve bir vahşi gibi karnını doyurdu.Eskiden sokakta yaşıyan kimsesizlerle aynı neden yüzünden aşağılarken şimdi onlar gibi davranıyordu.Dünya garipti kimin ne zaman ne hale geleceği hiç belli olmuyordu

Evinin bulunduğu sokağa vardığında bütün cocuklar evlerine dağılmıştı.Handa ise hiç ses cıkmıyordu.Herkez uyumuş olmalıydı.Evine girdi ve dayanamıyarak günlüğü açtı.Açtığı sayfada bir harita vardı.Altında ise şoyle yazıyordu


Günlük:
Sen günlüğü bulan her kim isen büyük bir güç seni bekliyor.Dağların arasında içe doğru büyük bir taş taşı yerinden oynat ve bütün güç senin olsun.


Günlüğün amacını hala hatırlıyamamıştı.Neydi bu her ırktan her dilden kişiler yazılar yazmıştı.Ertesi sabah bir büyücüye gitmeye karar verdi.Büyücü loncasının başkanı olan Başbüyücü Gregionun birşeyler bilebileceğini düşündü.

Sabah olmustu günlüğün hala yerinde olup olmadığını kontrol etti.Yerindeydi kim alacaktıki eski bir kitap parçasıydı ...

Britanyanın şanlı sokaklarında ilerliyor ve etrafını inceliyordu.Şehir bolgesine girmek fazlasıyla zordu.Dış tehditler o kadar artmıştıki vekilharc giriş cıkışları kısıtlı bir hale getirmişti.Aynı günlükde yazdığı gibiydi.Sokaklarda esen rüzgar ağaçlardan düşen yaprakları süpürür.Sanki herşey bir düzene gore ilerliyordu.Sokaklar parlak zırhlı şehir korumaları ile doluydu.

Büyücü loncasına varmıştı.Artık tek yapması gereken içeri girip günlük hakkında bilgi almak ve gerekirse onu başbüyücüye vermek.İçeri girdiğinde Ustad Gregio onu bekliyordu ve adımını atar atmaz bir hikaye anlatmaya başladı

"Kayıp kral zamanında her ırktan bir temsilci seçilmişti.Ülkelerin kültürel değerlerini kaybetmemesi açısından herşey eski bir kitaba kaydedildi.Günün birinde kitap kaybolarak halktan kişilerin eline geçti ve ülkeler arasındaki yolculuğu başlamış oldu.

Herkez Blackthornu bir tanrı olarak gorsede oda herkez gibi bir olümlüydü.Büyülü bir taş ile koruduğu ordusunu gelecek nesilden birilerine aktaracak ve kotülük dünyada hüküm sürecekti.

Günlüğü getirdiğin iyi oldu şimdi onu bana ver ve bu olaydan kimseye bahsetme.Evine git ve bu olayı yaşamamış gibi devam et
" Üstad Gregio yaptığı el haraketleriyle odanın köşesindeki dolabı açarak önüne üç kese altın fırlattı

" Sadakat onemli birşeydir ulfgar bunu ozelliğini asla yitirme " Gregio bir anda gozlerin onünden kaybolmustu

Ulfgar bu olaydan artık vazgeçemezdi.Vazgeçemiyecek kadar ilerlemişti.Herşeyini o eski günlük adına kaybetmişti.Kazandığı ise sadece üç kese altındı.Belkide artık Üstad Gregionun dediği gibi evine gitmeliydi.Ulfgar birden iç geçirdi

" Yaşlı moruk ne bilirki.Ben yoluma devam edeceğim.Bu konuda onlara yardım edebilirim.Belkide kötü şans bana yardım eder " diyerek güldü



Ulfgar bir süre sokaklarda dolaşmıştı ve sağanak şekilde bir yağmur tüm sokakların kirini almıştı.Tüm nöbetci askerlerin zırhlarından çıkan ses sokakları titretiyordu.O ise sokaktaki küçük tahta koltuğun üstünde oturuyor ve üstad Gregionun bulunduğu binayı gözlemliyordu.O dışarı çıktığında onunla konuşacaktı.Bir kaç gün bulunduğu yerde bekledi ve Gregiodan hiç bir haber alamamıştı

Gregio ise üç gündür görünmez şekilde Ulfgarın yanında onu gözlüyordu.Artık ortaya çıkma vakti gelmişti.Onun gibi cesur birini kaçıramazdı.Ona çok yardımı dokunabileceğini düşündü

" Evlat sen keçi gibi inatcı birisin.Her neyse bu yağmurun altında bekliyecekmisin yoksa benimle gelip sıcak bir çorbamı içmeyi tercih edersin " diyerek kulubesine doğru gitti.Ulfgar bir süre şaşkınlığını gizliyemesede kendine geldi ve Gregionun yolundan ilerlemeye başladı

Ulfgar bir yandan çorbasını içiyor bir yandanda bilge büyücüyü dinliyordu.Anlattıkları hoşuna gitmişti.Artık daha fazla şey biliyordu.Çorbasını bitirdiğinde Gregio sustu.Bir süre etrafa sessizlik hakim oldu.Ulfgar konuşmaya karar verdiğinde büyücü ona arkasını dönmesini söylemişti.Ulfgar arkasına baktığında bir takım yabancı bitkiler görmüştü.Belki bir mağdenciydi fakat mesleği dolayısıyla hergün saatlerce yol yürüyordu bazende yeni keşiflere çıkmak amacıyla günlerce Britanya sınırları dışında konaklıyordu ama daha önce bu bitkilere hiç rastlamamıştı.

Büyücü birden bitkilerin yanında belirdi.Ulfgar onun kaybolup tekrar başka yerde belirmesini çok seviyordu

" Bunlar grysya dağında yetişen efsanevi kırmızı tutam adındaki bitkilerdir.Aslanlar meclisinin seçkin büyücüleri dışında kimse yerini bilmez.Sen hariç.Sana grysya dağının bir haritasını vereceğim ve bana bu bitkilerden bir kaç deste hediye edeceksin.Şimdi vekilharcın kalesine git.Seni orda bekliyor olacağım.Yanında bir kaç cesur askerin olması seni güvende tutacaktır " diyerek tekrar kayboldu

Ulfgar daha önce vekil harcın kalesine hiç gitmemişti ve heycanlanmıştı.Heycanını gidermek için kalenin yakınlarındaki bir hana uğramayı düşündü.Biraz cesaret iksirinin tadına bakacaktı.Yolda yürürken diğer mağdenci arkadaşlarını gördü.Ulfgara doğru garipser bir şekilde bakıyorlardı.Ulfgar başta nedenini anlamasada yolu yürüdükçe bazi afişler görmüştü.Bir süre afişin önünde durarak onu okudu.Ulfgardan bahsediyorlardı
Afiş:
Britanyanın kurtarıcısı
Düzenin kurucusu
Bir mağdencinin elinden oldu
Eğer başarılı olursa
Lord Ulfgar Britanya şehrinin yeni koruyucusudur

Hoşuna gitmişti.Birazda sinirlenmişti.Böyle birşeyden önce kendisinin haberi olmalıydı.Bir süre aklı karışık olarak sokaklarda döndü.Yolun taşları ulfgarın yürümesiyle titriyordu.Sanki o yürüdükce tüm binalar ondan uzaklaşıyordu.Birden bir sesle irkildi ve zihnini temizledi.Karşısından arkadaşı geliyordu ve ona sesleniyordu.

" Hala uyanamadınmı.Seni kalenin önünde bekliyorlar.Bir kaç tane asker ve Üstad Gregio sen şanslı bir çaylaksın Ulfgar.Senin neye ihtiyacın olduğunu biliyorum ve onu yanımda getirdim.Umarım bunu arıyorsundur " cebinden bir şişe şarap çıkardı.Ulfgar şaşkınlık içinde Lorenzoya doğru bakıyor ve gülümsüyordu " Saol eski dostum.Nerelerdeydin bunca zamandır.Yıllardır Britanya sensiz ağlıyordu "

Bir süre Lorenzo ile konuştuktan sonra cesaret iksirinin son damlasınıda içmişti.Artık yola çıkma vakti geldi.Ama Britanyadan ayrılmadan önce yapması gereken son birşey olduğunu hatırladı belkide o anda düşünmüştü

" Lorenzo biliyorum uzun bir yolculuktan yeni döndün fakat sana bir teklifim var.Çocukluğumuzdan beri ikimizde Britanyadayız.Tüm mağdenleri birlikte eskittik ve ormanları her bir çimenine kadar ezberledik.Sanırım artık Britanya dışına çıkma vaktimiz geldi.Eğer kabul ediyorsan beni izle ".Ulfgar vekil harcın kalesine doğru yol aldı.Lorenzo ise hayatında bir daha karşılaşamıyacağı bu fırsatı geri tepmemek üzere Ulfgarın arkasından hızlıca koştu.Vekil harcın kalesine varmışlardı.Onları bekliyenler ise iki mağdenci için fazla ihtişamlıydı

Üsdad Gregio herşeyi önceden görmüştü.Efsanevi Frysa mağdenlerinde dövülmüş iki parlak zırh onları bekliyordu.Ulfgara yolun başından beri bir kaç askeri merak ederken onu yüzlerce asker karşılamıştı.İki maceraperest zırhlarını giydikten sonra yola çıkmak üzere ilk adımını attılar.Tüm askerlerin bir atı vardı fakat Lorenzo ve Ulfgar yaya olarak dolaşıyordu.Şehrin çıkışına varmışlardı.Ulfgarı ve Lorenzoyu iki nadir at bekliyordu.Birisi shire birisiyse mustangdı.Artık her parça tamamlanmıştı.Tek eksik kırmızı tutam bitkisiydi ...

Ulfgar ve Lorenzo bu bölgenin her atomuna kadar ezberlemişti.En kısa çıkış tekrar Britanya ticaret yolundan geçiyordu.Belkide orada yeni hünerlerini test edebirdi.Birden aklından geçeni lorenzoya yansıttı.Şaşkınlık içindeydi.Bu herzaman yaptığı birşey değildi.Heyecanın etkisi ile yapmış olmalıydı ama pişmanda değildi

" Sence bir kaç asker ile buradaki eşkiyaları temizliyebilirmiyiz Lorenzo " lorenzo ona bakarak güldü.Hiç birşeyden emin değildi.Belkide herşeyi olura bırakmalıydı ve soruya soru ile karşılık verdi " Denemeye nedersin "

Ulfgarın okuduğu günlükte bir parça aklına geldi birden.

" Hiç birşey hakkında tekrar hiç birşey "

Her ne kadar bu bölgeyi avucunun içi kadar iyi bilsede ne Lorenzo nede Ulfgar daha önce bir eşkiya ile karşılaşmamıştı.Ellerindeki teknik malzemedende haberleri yoktu.Belkide onlara saldırmak aptalca bir fikirdi.Amaçları dışına çıkmamalıydılar.Britanyanın sonu yakındı ve Lord Blackthorn tüm güçlerini toplamıştı.Tüm Britanyanın hatta Sosariaın kaderi onların elindeydi.Ulfgar söylediği sözden geri dönmek istiyor fakat duyguları kelimelerinin önüne geçiyordu.

" Sence yaptığımız akıllıcamı ?

Daha önce ne sen nede ben eşkiyalar hakkında her hangi bir bilgiye sahip olmadık ve bilindiği gibi tüm Britanyada onlardan birini gören kendini şanslı sayıyordu.Belkide bunu yapmamalıyız
".Ulfgar ikinci defa Lorenzonun süprizi ile karşılaşmıştı.Tam ihtiyacı olduğu anda gene arkasındaydı.Lorenzoya bakarak kafasını olumlu anlamda salladı ve Grysya dağına doğru yöneldiler.

Ulfgar ve yandaşları ilk gecesini yaşıyordu.Tüm gün boyunca aç kaldılar.Akşam yemeklerini ise avladıkları hayvanların etleri ile geçiştirdiler.Henüz Sosaria bölgesinin sınırlarındaydı.Fakat dışarı cıktığında ne ile karşılacağını kimse bilmiyordu.Ulfgar bir kaç askerin yanına giderek bir tüm askerlerin isminin bulunduğu bir liste çıkarmasını emretti.Ticaret yolları etrafındaydılar.Ulfgarın yandaşları bir yıldırım kadar gürültülüydü.Eşkiyalar ise onların tam tersine doğudan esen sıcak rüzgarlar kadar sessiz haraket ediyorlardı.Herkez yemeğini bitirdikten sonra liste Ulfgarın eline ulaştı.En ufak hataları onların sonunu getirebilirdi.Her gün on asker nöbet tutacaktı.Nöbet tutacak askerler yemeklerini bitirmemiş ve aralarında küçük bir eğlence düzenliyordu.Ulfgar nöbetçilere dönerek

" Bizlere birşey olmasını istemezsiniz değilmi veya daha açık konuşayım.Bize birşey olmasıyla birlikte şehirde yaşıyan ailenizin Lord Blackthornun karanlık güçlerine yenik düşmesini istemezsiniz değilmi ? " diyerek kamp yerine doğru uzaklaştı ve bir süre sonra gözden kayboldu.Nöbet tutan askerler artık işlerini umursuyor ve dikkatli davranıyordu.

İlk geceyi atlatmışlardı.Yollarıda yaklaşık iki gün kadar uzaklıktaydı.Yolculuğun bu kadar sakin geçmesi Ulfgar ve Lorenzoyu şüphelendirmişti ama askerlere hiç birşey farkettirmemeliydiler.Bir savaşta moral demek herşey demekti.Geçmiş tecrübeleri bunu Ulfgara yaşatmıştı.Belkide ailesini bir savaşta kaybetmesi onun en acı hikayesiydi.Şimdi ise kendisi bir savaş alanında masum bir hayvan gibi bekliyordu.Gelicek tehlikeden habersiz ne zaman av olucağı belirsiz bir şekilde ...

Lorenzo ve Ulfgar bir süre kılıçlarını zırhlarına vurarak.Kamp boyunca tur attılar.Herkezin kalkması 5 dakikayı bulmuştu.Kalkan herkez sabah yiyecekleri enfes yemekleri bekliyordu.Ulfgar ve Lorenzo aralarında askerlerin ne kadar tecrübesiz olduğunu eleştiriyordu.Fakat aralarından bir tanesi farklıydı.İri yarı, uzun saçlı, kahverengi gözlü ve vucudunda bir çok dövmesi bulunan biriydi ve fiziksel yapısına rağmen zırhını ve kılıcını en kısa sürede kuşanan kişiydi.Sanki daha önce bir çok kez bu ortamlarda bulunmuş tecrübeli bir askerdi.Ulfgar ve Lorenzo yanına gelmesini işaret etti ve aralarında geçen kısa bir konuşma sonucu adını ve hikayesini öğrenip onu general ilan ettiler

" Kimsin sen.Ne işin var burada.Senin gibi birinin burada olması bizi sevindirdi. "
Ulfgarın önünde eğilerek " Adım Leigo efendim.Üstad Gregionun özel yardımcısıyım.Beni sizi korumam için gönderdi ve izin verirseniz bunu en iyi şekilde yapmak istiyorum "

Ulfgar Leigonun tavrından hoşlanmıştı.Tecrübeli bir askerdi.Bir süre hikayesini dinledi ve onu tüm askerlerin önünde general ilan etti.Zaman ilerledikçe güneş ışınları dünyayı aydınlatmaya başlamıştı.İşte tekrar o sıkıcı ve zorlu günlerden birini yaşamak üzere grysa dağına doğru ilerlemeye başladılar.Bir süre yürüdükten sonra dağ önlerinde belirmişti.Dağın başladığı yerde bir kaç deste kırmızı tutam bitkisi bulunuyordu

" Sence olaylar yeterince basit gelişmiyormu.Rahat bir gece, Saldırıya uğramamamız ve şimdide bu değerli bitkiler neler olduğunu anlıyamıyorum.Herşey çok mantıksız "

Lorenzo bir süre bekledi ve konuşmaya başladı

"Ulfgar burada her türlü yetkiye sahibim değilmi ?"
"Elbette "
"O zaman şimdi buradan arkanı dönmeden uzaklaş ve beni Britanya şehrinin sınırlarında bekle bir saat içinde yanına varacağız.Bu bir emirdir !"

Ulfgar itirazda bulunmadan bitkileri alıp gözden uzaklaştı.Bir süre geride bıraktığı atına atlıyarak Britanyaya doğru yönünü belirledi.Lorenzo yanına Laigoyu alarak tüm askerlere dağılma emrini vermişti.Tahmin ettiği kadarıyla eşkiyalar saldırmak için doğru anı bekliyordu ve saldırdığında kimse sağ kalmıyacaktı.Eğer tahmini doğru çıkarsa bir çok kişi sağ olarak kurtulacaktı.Askerler dağıldıktan sonra Laigo ve Lorenzo kamp yerinde bıraktıkları ata dönerek Britanyada onları bekleyen Ulfgarın yanına döneceklerdi.

Ulfgar bir süre sonra beklemekten sıkılmış ve bitkileri Aslanlar meclisindeki Üstad Gregioya götürmüştü.Üstad Gregio her zamanki gibi bir hikayeden bahsetti

" Bilirsinki bu bitkiler Lord Blackthornun hain planını suya düşürecek.Bütün Sosariayı Blackthorndan kurtarmış.Bende böylece eski rakibimden intikamımı aldım "

Kırmızı tutamı kaynar kazana atarak suya karışmasını bekledi

" Bunlar nedemek oluyor üstad ışığınla aydınlat beni "
" Ben ve lord Blackthorn çok eski iki dostuz.İkimizde Aslanlar Meclisinin seçkin üyelerindendik ve çok iyi dosttuk.Blackthorn zamanla karanlık güçlerin etkisi altına girdi ve yetkisini kötüye kullanmaya başladı.Tüm Aslanlar Meclisi tarafından buraya girişi yasaklandı fakat tüm gelişmeleri takip edebilmesi için içerde birine ihtiyacı vardı.Her zaman güvendiği yaşlı arkadaşı.Getirdiğin bitkiler Blackthornun kurduğu orduyu yok edeceği doğru fakat dünya üzerinde görülmemiş ölümcül bir gücü serbest bırakacak.Bana yardım ettiğin için teşekkürler Ulfgar sadakatını unutmuyacağım.Unutmaki cesurluk her zaman aptallıktır"

Üstad Gregio kazanın içinde bulunan karışımı yere döktü ve Ulfgarın şaşkın bakışları altında ortadan yok oldu.Artık buna alışmıştı fakat böylesine kötü bir durumda ne yapacağını bilmiyordu.Hemen binadan uzaklaştı ve yolda Lorenzo ve Laigoyu gördü.Olanları vekil harca anlattılar.Kısa sürede tüm Britanyada büyük bir ittifak oluşturuldu.Elfler, cüceler, karanlık elfler hatta goblinler bile ittifağa katılmıştı.Çünkü bu iblis tüm Sosarianın sonunu getirebilirdi.

Tüm ırklar Britanya şehrini savunmak üzere ön safhada yerini almıştı.Büyücüler en ihtişamlı büyülerini yapıyor ve eski dostlarını birer birer savaşa çağırıyordu.Ejderha binicileri, Troller, Entler hatta ejderhalar bile gelmişti.Tek bir yaratığın yarattık bu kadar sorunu nasıl yaratmıştı.Hiç kimsenin aklı almıyordu

Yaratığın ayak sesleri kilometrelerce öteden duyulabiliyordu.Henüz yeni yeni görünmeye başlamıştı.Fakat sadece gövdesine kadar görülebiliyordu.Gerisi bulutların ötesinde kaybolmuştu.Tek bir ayak darbesi ile toparlanan tüm ordunun yarısı döşemeli sokak taşlarını süslüyordu o anda büyük bir sıçrama ile uykusundan uyandı.Kendini en son bıraktığım yerdeydi.Britanyadaki evinde gelicek eski dostu Lorenzoyu bekliyordu ...

Yaklaşık bir ay önce bir forumdaki kücük bir yarışma için yazmıştım :) sonlarda saçmalamışım farkında olmadan sizinde yorumlarınızı bekliyorum

Bu konu Kimimben tarafından düzenlendi(2007-12-30 21:01, 16 yıl önce)
Harika olmuş :alkis
Son zamanlarda Role Play da bi hareketlenme var , çalışmalarınızın devamını dilerim.
Saolun ama içerik yönündende yorumlar bekliyorum :) Her hafta quest tarzı birşeyler yazıcağım bu bölüme ...
tamamını okuyamadım ama okudugum kadarıyla güzeldi devam etcem inşallah :O_o

Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.