Aslında bunu burada paylaşmayı kesinlikle düşünmüyordum. Her ne kadar kafamda tasarlamış olsam da ne başı ne de devamı kağıda aktarılmadı daha. Bu sadece kompozisyon sınavımda edebiyat ortalamamı yükseltmek için yazdığım sadece çok kısa bir bölümüydü. Hazır roleplay bölümüne ilgi artmış iken sizinle paylaşmak istedim. Yorumlarınız yazıma eminim ki güç katacaktır. İyi okumalar..


Yerleşik insanların şehrinde herhangi normal bir gündü. Rüzgâr deniz tarafından şehrin ara sokaklarına hafif hafif esmekteydi. Tavernanın paslanmış tabelası sallandıkça zincirleri tiz bir sesle gıcırdıyordu. Kıvrımlı, yer yer tümsekleşen, sıra sıra evlerin bulunduğu, dükkânlar ve kulübelerle dolu şehrin en uzun ve en bilindik sokağıydı burası. Soğuk siyah ve küçük taşlı bu sokak her sabahki sakinliğine bürünmüştü. Görünürdeki tek insan ise o sırada hanının önünü temizlemekte olan Cefi idi. Mırıldana mırıldana kapısının önünde gezinirken sokağın pek de uzağından gelmeyen patlama sesiyle olduğu yerde zıplayıverdi. Bir iki saniye içinde kendisini toparlayan hancı sesin geldiği yöne döndü. İnce siyah bir duman göğe yükselmekteydi. Geldiği yer ise şehrin en ünlü şifacısı Ealdred’in kulübesi idi.

Hancı; hafif şişman, üzerinde hep uzun beyaz bir önlük, yer yer noksan koyu kahve saçlarıyla klasik bir hancı modeliydi. Zamanın zengini şimdinin borçlar içindeki beş para etmez hancısı. Ama onun hikâyesi de bir o kadar uzun ayrıca burada anlatılmaya değmeyecek kadar fuzuli. Dedikoduyu çok sever, sürekli müşterileri ile sohbet eder, orada olmayan herhangi birilerini çekiştirirdi. Bunların arasında Ealdred de vardı. Yedi nesildir şifacı idi ailesi. Bu yüzdendir ki o bölge ve çevresindeki en ünlü şifacıydı. Bu üne karşı da kimse bu mesleğe atılmaya gereksinim duymamıştı. Tabii durum böyle olunca arkasından dedikodusu da bol yapılırdı. Bir grup kimseye göre o çok iyi bir şifacı, bilgisi ve yeteneğiyle her hastalığı iyileştirebilecek bir bilgeydi. Ama geri kalan birçoğuna göre de bu kadar şeyi bilmesi imkânsızdı ve onlara göre o büyü sanatıyla ilgileniyordu. Bazıları çekememezlikten sallardı. Bazıları ise nedenler sunardı. Çoğu kişi de cevap veremezdi bu kişilere. Bitmek bilmeyen bir tartışma idi bu…

Büyü ne yerleşik insanlar, ne ormanın çocukları ağaç insanları, ne de kana susamış çapulcu korsanlar için bile kabul görebilecek bir olgu değildi. Yerleşik insanlar genel olarak büyüden korkardı. Birçoğu nasıl bir şey olduğunu, ne kadar büyük etkileri olabileceğini bilmiyordu. Bazıları hayatı boyunca görmemiş, bazıları ise gördüğünü sanırdı. Çok azı ise bunu görmüş ve öğrenmişti. Ancak hiçbir insan topluluğu büyü ile uğraşanları sevmezdi. Korsanlar engin denizlere atar, balıklara yem ederdi. Ağaç insanları, diri diri yakardı. Belki de en ağırı yerleşik insanlarında idi. Büyücü ellerinden bağlanır, atın arkasında şehrin tüm sokaklarında ölene kadar sürünürdü. Genellikle de bu sırada halk onu taşlar, küfürler ederdi. Büyücünün çığlıkları acılarıyla bütünleşirdi adeta. Herkes görsün uzak dursun diye gösterirlerdi onlara. Kanları sokak taşlarını boyardı, temizlenmezdi günlerce. Ölümün en zor, en geç geldiği zamandı onlar için…

Hancı kafasında bir şeyler kurduktan sonra paytak adımlarıyla sokağın ilerisine koştu. Birçok insan toplanmış yanmakta olan kulübeye bakıyordu. O sırada Ealdred yaralar içinde, kıyafetleri yer yer yanmış, sürünerek dışarı çıktı. İnsanlar olayın şaşkınlığını üstlerinden attıklarında bir ikisi bağrışmaya başladı. Hepsi de birbirini destekleyici konuşuyordu…

-Ben size demiştim! Büyücü o!
-Ben daha önce de yeşil ışıklar görmüştüm.
-Belliydi zaten böyle olduğu yoksa çiftçinin kızını nasıl iyileştirebilirdi ki! Hatırlamıyor musunuz sırtı nasıl şiş idi. Nefesini kesiyordu. Başka nasıl iyileşebilir? Ben size demiştim!
-Sürelim onu!
-Sürünerek ölsün ahmak!

Bu sırada doğrulmaya çalışan Ealdred’i, iri cüsseli 2kişi tuttu. Süre süre şehir meydanına getirdiler. Herkes bağırıyor, nefretini kusuyordu. Atları getirdiler ve ellerini arkadan bağladılar. Ardından yüzükoyun yere yatırıp atları hareketlendirdiler. Adam bitkin bir şekilde sürülmeye başladı. Atlar hızlanmaya başladığı anda adam da inlemeye ve bağırmaya başladı. Çarpık sokaklarda bir oraya, bir buraya çarparak ilerliyordu. Zaman zaman sırtına atılan taşların acısını hissediyordu. Her yeri yara ve kan içindeydi. Tüm o şehirden nefret etmişti. “Onlar için yaptığım onca şey… Tek sorun her şeyin çözümü olan büyüler mi? Ne zararım dokundu onlara! Ne kadar zalim ve sevimsizler… Hepsinden tiksiniyorum!” Bunun cezası ağır ödenmeliydi. Son gücüyle dudaklarından kesik sözcükleri bıraktı ve o anda ortadan kayboldu.

Ealdred insanların gazabından kaçmayı başaran ilk büyücü oldu. Şehrin yıllıklarına da bu şekilde geçti. Ona o tozlu defterlerde tam bir sayfa ayrıldı o gün. Bilinen dünyanın kaderini değiştirecek oluşu belki de o günden biliniyordu bilgeler tarafından. Yinede o an için kimse bir yargı ya da yorumda bulunamazdı...

Halk şaşkın ve çaresizdi. Herkes birbirini doğruluyordu…

-Bakın gördünüz!
-Çatlak kaçtı! Yana yana ölsün!

Yavaş yavaş dağıldılar. Sokak ıssız ve sessiz haline geri döndü. İnsanlar için yeni dedikodular ve yeni hikâyelerdi. Aradaki tek fark; bu hikâye kesinlikle burada bitmeyecekti…

I.Bölüm Sonu..


P.S: Paragrafları gösteremediğim için paragraflar arası bir boşluk bıraktım mazur görün..

Saygılarımla..
Neviex W.B & Q.W
Mystic // Kaankha

Bu konu Kaankha tarafından düzenlendi(2008-01-05 11:55, 16 yıl önce)
Britanica gibim bişeymi olacak bu kaç cilt olacak :D yaz yaz nereye kadar. Tolkeyn im benim
Güzel bir yazı fakat kendini bu işe adamak istiyorsan rp frp tarzı sitelerde bolca dolaşman ve bu konuda her türlü bilgiye sahip olman lazım. Yazının devamını sabırsızlıkla bekliyorum ( : Kendini geliştirmen dileğiyle...

Saygılarımla

Kernel
Teşekkürler yorumlar için :)

Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.