Master
59.2997
British'n Çöküşü




Gece vakitleriydi. Etraf sessiz ve gizemliydi. Birden etrafta birçok ayak sesi yankılanmaya başlamıştı. Bu, British ve ordusunun sesiydi. Lord British ve ordusu yorgun bir halde savaştan dönüyordu. Britain şehrine yaklaştıkça şehirden yüksek sesler gelmekteydi. Bu sesler Britain şehrinin halkının sesleriydi. Halk kazanılan savaşın haberini almış, çok büyük bir sevinçle bu zaferi kutluyorlardı. Kutlamalarının nedeni neydi peki? Neden bu kadar çok sevinmişlerdi?

Sevinmelerinin nedeni çok geç olmadan öğrenilmişti. Blackthorne ordusununun birkaç askeri Britain'e yapılacak büyük saldırının haberini Britain halkına vermişlerdi. Bunu duyan halk hemen British&񗝉in yanına gidip bu haberi bildirmişlerdi. British haberi duyunca bir plan yapıp Blackthorne'nin bu planını bozmak için çalışmalara başladı. Peki ne yapmalıydı? Düşünürken bir şovalye çıkıp söz istedi,
- Lordum Blackthorne'nin bu planını bozmanın tek bir yolu var. Blackthorne'nin egemenliğindeki bir şehre saldırı düzenleyip ordunun bütün ilgisini oraya çekmeliyiz. Blackthorne ordusu şehirlerini kurtarmaya çalışırken ordununu gücünü bir nebze olsun azaltabiliriz. Böylece Blackthorne Britain şehrine uğrayacağı büyük saldırıyı ordunun yorgun düşmesiyle biraz erteliyecektir. Böylece bizde gerekli orduyu toparlayarak karşılık verebiliriz.
British önce düşündü. Birkaç saniye sonra bu plan hoşuna gitmişti ve şovalyeye,
- Güzel plan şovalye. Hemen orduğu toparlayın Delucia topraklarına gidiyoruz!
Diye bağırışlarını duyan British şovalyeleri atlarına atladıkları gibi hemen orduyu toparlamak için yola konmuşlardı.
Birkaç saat sonra ordu hazırlandı. Britain şehrinin merkezinde toplanan şovalyeler savaşmaya hazırdı. Birkaç dakika sonra bembeyaz parıldayan atının üzerinde British belirdi kalesinin girişinde. British ordunun yanına gelince şu emri verdi,
- Savaşmaya hazırmısınız şovalyelerim.!
Şovalyeler hep bir ağızdan,
- EVET !
Diye bağırdılar. Ordu yola çıktı. Bir süre sonra Delucia topraklarına varan British ordusu hemen saldırıya geçti. Önce okçular ellerindeki yaylar ile şehrin surlarındaki askerleri öldürdü sonrasında büyük bir gürültü ile Blackthorne askerleri göründü. Savaş başlamıştı. Geç olmadan Blackthorne&񗝉nin bu saldırıdan haberi oldu ve hemen ordusunu toparladığı gibi Delucia şehrine doğru yol aldılar.

Aradan birkaç saat geçtikten sonra Blackthorne ordusu şehre varmıştı. Artık ortamda çok büyük bir kaos ortamı yaşanmaktaydı. Ancak Blackthorne ordusu biraz geç kalmıştı. British şehir surlarını yakmaya başlamıştı bile. Aradan saatler geçti. İki tarafın askerleride savaşmaktan yorulmuşlardı. British,
- Bu kadar yeter geri dönüyoruz askerlerim!
Diye bağırdı. British ordusu geri çekiliyordu. Blackthorne ordusu hemen Delucia şehir halkını toparladı ve şehirdeki yıkıntıların onarılmasını emretti.

Britain halkının sevincide böylece öğrenilmiş oldu. Ordu şehre girince dinlenmek için tekrar eski işlerine geri dönmüşlerdi. British&񗝉de yorulmuştu. Hemen şatosuna geçip dinlenmeye çekilmişti. Britain&񗝉in Blackthorne ordusunun saldırısını geciktirme fikri işe yaramamış görünüyordu. British ordusu yorgun, bitkin bir haldeydi.

Aradan günler geçmişti. Erken saatlerde Britain şehrinde çok hızlı sürülen bir at sesi duyuldu. Halktan bazı kişiler uyanmıştı. Ne olduğunu merak etmişlerdi. Acaba ne olmuştu? Aradan çok geçmeden sürülen at görüldü. Atın üstünde üzerinden kanlar akan birisi vardı. Kimdi bu? Kanlar içersindeki kişi British'in sağ kolu Huan'dı. Huan ağır yaralı şekilde güç bir şekilde atını hızlıca British'in şatosuna sürdü. British Huan'ı o halde görünce hemen,
- Huan noldu sana? Sana bunu kim yaptı Huan?!
Diye bağırdı. Huan yaralı olduğundan konuşmakta güçlük çekiyordu. Zorlukta konuşmayı başardı.
- Geliyorlar Yüce British çok ya..
Sözünü bitiremeden oracıkta son nefesini verdi. Peki kim geliyordu? Artık çok geçti. Blackthorne bütün ordusunu ve dağlardan toparladığı Dark Elf ve Orc&񗝉lar ile saldırıya hazırdı. Çok geçmeden Blackthorne saldırıya koyuldu. Çok güçlü şekilde saldıran Blackthorne ordusuna karşın Britain'de hiçbir asker yoktu. Blackthorne acımasızca sabahın erken saatleri saldırdığı Britain şehrinde evleri yakıp halkı öldürmeye başladı. British ordusu hemen savunmaya geçmişti. Ama artık çok geçti. Tüm Britain Blackthorne'nin elindeydi. Ortam tamamen kan gölüne dönüşmüştü. Yakılan evler yüzünden şehir çok sıcaktı. British kalesinden çıkamamıştı. Blackthorne hemen ordusunu toparlayıp British şatosuna yanaştı ve,
- Bu şatoyu yakın, yıkın! İçeride hiçbir canlı bırakmayın!
Diye emretti. Ordusu hemen işe koyulup şatoya saldırmıştı. British içerdeydi. Bir süre sonra şato yıkılmaya başladı. Surlar yanıyordu. British içeride sıkışıp kalsaydı. Ne yapsaydı peki? Kalenin girişi ve etrafı sarılmıştı. Tek çaresi vardı oda şatonun arka tarafındaki akan göle atlayıp kaçmaktı. Bu arada Britain şehrinde keskin bir kan kokusu yayılmaya başladı. Orc, Dark Elf ve Blackthorne askerlerinden başka canlı neredeyse kalmamıştı. British hemen kalesinin arkasındaki göle atladı. Kaçabilmişmiydi peki? Etrafta kimse görünmüyordu. Hemen koşarak şehirden uzaklaşmaya çalıştı. Ancak onu bekleyen bir sürpriz vardı. Yüzmekten nefes nefese kalan British bir at gördü ağaçların arkasında. Bu kimdi? British şovalyelerinden birisimiydi yoksa?. Hayır değildi. Bu kişi Blackthorne nin tam kendisiydi. Blackthorne kılıcını çektiği gibi British'e doğru sürmeye başladı atını. British'n kaçacak yeri yoktu. Bir kılıç darbesi ile British kanlar içersinde yere yığılmıştı. Peki nolucaktı British ölücekmiydi yoksa kurtulmayı başarıcakmıydı?

...

Alıntı değildir.!

Beğenirseniz devamı gelicek =)
Harkulade.Devamını sabırsızlıkla bekliyoruz.^^' Bir de.

Aradan çok geçmeden sürülen at sesi görüldü.

At sesi duyulur.:)
Master
59.2997
Ayy yanlışlık olmuş =)
Novice
0.1
yaw bu ne ya :D en heycanlı yerinde kesmişin reklamdan parada kazanmıyon devamını merakla bekliyorum.
Silindi
Novice
0.1
Eline sağlık çok güzel olmuş. Devamını bende merak ettim açıkçası. (:
gerçekten güzel devamını bekliyorum 8)
Vay adamım Gökberk, senin yazı kabiliyetini biliyordum da hiç böyle açık görmemiştim.Mükemmel olmuş.Her ne kadar ultimayla ilgim olmasa da (ve de Lord British'i tanımasam da) beni etkiledi.Devamını da bekleriz ha ;-)
Silindi
Banned
0
Harika :alkis
Expert
34.0001
iyiymiş :) bir kaç imla hatası dışında çok güzel devamını merakla bekliyorum
Master
59.2997
Yazım hataları olabilir 2 gündür pek uyumuyorum arada kelime yanlışlarıda olabilir o kadar kusur olur yahu xD

Devamı en geç 1 saat sonra burada.
Gökberkçim Harika Olmuş.

Ellerine sağLık..
Birkaç yerde anlam bozuklukları var ama genel olarak ele alırsak güzel bir çalışma.
Çalışmalarının devamını diliyorum .
Guzel olmus, devamini bekliyoruz.
Güzel bir çalışma olmuş.
Master
59.2997
Evet devamı burada,


Aradan haftalar geçmişti. Britain şehrinden kaçmayı, saklanmayı başaran birkaç kişi şehre geri dönmüştü. Şehirde çok ağır bir koku vardı. Büyük ihtimalle bu koku şehirdeki ölülerin cesetlerinin kokusuydu. Neredeyse bütün evler ve dükkanlar kül olmuştu. Geriye kalanlar şehri düzenlemeye koyuldular. Aradan uzun zaman geçmeden British&񗝉in ordusundan kalan askerler şehre geldiler ve şehri temizlemeye çalışan insanlara yardıma koyuldular. Bu arada kalede kalan British&񗝉e ne olmuştu? Birkaç asker hemen tamamen yıkılmış şatonun enkazında ve saklanılıcak yerlerde British&񗝉i aradılar. Gece olmuştu Britain şehri yavaş yavaş toparlanmaya devam ediyordu. Sabahın erken saatlerinden beri şatoyu arayan askerler British&񗝉den hiçbir iz bulamamıştı. Acaba British enkazın altında ölmüşmüydü?

Herkez bu soruyu merak ediyordu. Aradan iki hafta geçti. Britain şehri artık neredeyse eski haline dönmüştü. Ama hala akıllarda tek bir soru vardı. British yaşıyormuydu? Gecenin bir saatinde şehre yaşlı bir çoban geldi. Britain şehri artık eskisinden daha korunuyordu ve muhafızlardan birisi bu çobanın yanına giderek,
- Merhaba bu saatte burada ne arıyorsunuz acaba?
Diye sordu. Yaşlı çoban,
- Merhaba sayın muhafız size çok önemli havadislerim var.
Dedi. Bunun arkasından haberi merak eden muhafız hemen yaşlı çobanı muhafızların başı Jean&񗝉e götürdü. Kapı çaldı. Jean,
- Girin!
Diye bağırdı. Yaşlı çoban içeriye girmişti. Yaşlı çoban elleri soğuktan titreyerek Jean&񗝉ın karşısına geçti. Jean yaşlı adama yanan ateşin karşısına geçip biraz ısınmasını söyledi. Yaşlı çoban ateşin yanına gitti. Soğuktan üşümüş bedeni kıpkırmızı haldeydi. Bir süre sonra Jean,
- Buyurun beyefendi bize söylemek istediğiniz önemli haber nedir acaba?
Diye sordu. Yaşlı çoban,
- Efendim o büyük savaşın olduğu zaman britain şehrinin yakınından geçiyordum. Bir bağırma sesi duydum. Görebildiğim kadarıyla ata binmiş birisi birini kılıçla öldürüyordu. Galiba bu kişi..
Jean hemen heyecanla,
- O gördüğün kişi Yüce British olabilirmi acaba?
Diye sordu. Yaşlı adam sözüne devam etti,
- Yaşlı gözlerim beni yanıltmıyorsa galiba o kişi British&񗝉ti efendim.
Diye cevap verdi. Hemen arkasından Jean,
- Peki başka neler gördünüz bayım?
Diye sordu yaşlı çobana. Yaşlı çoban hemen cevap verdi,
- Yaralanan kişiyi atlı olan kişi atının arkasına yatırıp hızla alandan uzaklaştı efendim.
Diyerek cevap verdi. Yaşlı çoban yorgundu daha fazla konuşamıcaktı belli ki. Jean hemen yaşlı çobanın bu halini görünce,
- Siz biraz dinlenin ertesi gün devam edersiniz anlatmaya.
Diyerek bir muhafız çağırdı. Muhafıza bu yaşlı çobana yiyecek ve kalıcak bir yer bulmasını söyledi. Muhafız yaşlı çobanı kalıcağı yere götürdü.

Jean&񗝉ın aklı karışmıştı. Ya o kılıçla yaralanan kişi British ise? diye geçirdi aklından. Peki gerçekten o kişi British miydi. Saldırının arkasından yaklaşık dört hafta geçmişti. Blackthorne tarafında ilginç bir sessizlik vardı. Uzun zamandır hiçbir yere saldırıp, yağmalamamışlardı. Herkez bu duruma şaşırmıştı. Onları böyle sakin bir halde daha önceden görmemişlerdi. Britain şehrindede sakin bir hava vardı. Ancak herkezin içersinde bir korku vardı. Ya British öldüyse? British ölürsa Britain şehrine kim krallık edicekti? Jean günlerdir yaşlı adamın dediklerini düşünüyordu. Bir anda Jean,
- MUHAFIZLAR!
Diye bağırdı. Herkez telaşlanmıştı bir şeymi oldu diye. Ama Jean&񗝉ın bağırma nedeni farklıydı. Jean hemen muhafızların toparlanmasını istedi. Muhafızlar şaşkındı Jean acaba neden toparlamıştı muhafızları? Jean konuşmaya başladı,
- Muhafızlarım çok önemli bir haber aldık o yüzden sizleri burada topladım.
Bir muhafız aradan,
- Nedir o haber efendim?
Demişti. Jean bu sorunun cevabı olarak.
- Bir yaşlı çoban geçenlerde bir olay görmüş o olayda atlı birisi, birini kılıçla yaralayıp atına atıp kaçırmış
Bu sefer başka bir muhafız,
- Efendim kimi kaçırmış bellimi acaba.
Jean,
- Evet belli. Galiba o yaralanıp kaçırılan kişi British..

..

Devamı yakında.

Ufak dipnot: " ' " işareti %^ gibi şekillerde çıkmış siteden kaynaklanan bir sorun.

Bu konu Slothere tarafından düzenlendi(2007-12-29 00:50, 16 yıl önce)



Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.