Web sitemizde oluşan geçici kopma için kusura bakmayın. Sunucumuz gümbür gümbür devam ediyor.

Editten ve adam kayırmadan uzak, uzun soluklu bir sunucuda keyif geçirmek isteyen tüm oyuncuları bekleriz. Kayıt işlemleri forum üzerinden yapılmakta olup kayıt olduktan sonra 3 dk içerisinde hesabınız aktif olur.


www.silmariluo.com

Bu konu emekkk tarafından düzenlendi(2015-03-01 16:44, 9 yıl önce)
2. günümüzde bizi yalnız bırakmayan oyuncularımıza teşekkür ederiz. Umarız birlikte daha iyiye doğru gider ve daha kalabalık bir şekilde büyürüz.



Gün geçtikçe kalabalıklaşıyoruz! Kalitenin hakkını veren oyuncularımıza teşekkür ederiz.

Emeğin ne demek olduğunu biliyoruz ve oyuncularımıza değer veriyoruz. Adam kayırmadan herkese eşit hizmet sunuyoruz. Sizleri de sunucumuzda görmek isteriz.
Dün gece zindanları keşfetmeye giden oyuncularımızın peşine takıldık gizli gizli. Covetous zindanına gittiler, bazı yerlerin darlığından dolayı içeriye atla girilmiyor. Koşarak geçmeleri gerektiğini anladılar. İçeride yaratıklarla dövüştüler, para kazandılar ama en son güçlü düşmanları Orcish Brute hepsinin sonu oldu. Ölüm kaçınılmazdı onlar için.















Oyuncularımızdan habersiz aldım screen shotları, umarım darılmazlar. Eskiyi özleyen kişiler aramıza birer birer geliyorlar, birlikte daha güzel bir server olmak için gittikçe büyüyoruz. Umarız sizleride aramızda görürüz.

Bu da bonus bazı arkadaşlar dövüş skillerini bitirip actiona çıkmaya hazırlanıyorlar.

Ortada ciddi bir emek var.
Diyalogların Türkçeleşmesinden tutunda diğer en ufak detaylara kadar dikkat edilmiş.

Sunucu üstündeki olumsuz Efe TATAR etkisi de her kafası çalışan adamın farkedeceği üzere Efe'nin kafası bu kadar detaya basmaz...
Quest writerlarımızın yazdığı başlayış hikayemiz. Umarım beğenirsiniz.


Sosaria ve Yeni Çağ

Her hikayenin altında küçük bir hüzün yatardı, anlatılmış olduğu için ya da anlatılamadığı için. Her kahraman yaşar ve her kahraman ölürdü, ölümünde sonsuza gideceği için. Bilinçler kaybolur ve hikayeler büyürdü. Efsaneler ortaya çıkar ve hepsi bir sonraki güne, bir adım daha atabilmek için tutunurdu hayata. Karanlık bazen üstün gelirdi, bazense nerden geldiği belli olmayan bir yabancı. Bazen iyiler birleşirdi, bazense sessizlik hakim olurdu diyarlara. Ben ise bir kenarda dururdum. Sessizce ve dikkatlice. Zamanı geldiğinde anlatabilmek için izlerdim her şeyi, herkesi. Çok şey anlattım, ama daha çoğunu dinledim ve artık zamanı geldi. Unutulmuş olanları geri getirmenin, ölüme meydan okuyanları diriltmenin ve sonsuzu selamlayanları son yolculuklarına uğurlamanın.

Ben kim miyim? Ben, Arzeni Artenin, kaybolmuş toprakların yolcusu, varolmuş olanların yazarı, geçmişten gelenlerin sözcüsü ve nefes almayanların ozanı. Bazılarının deyimiyle, Sosaria’ya gelmiş en lakayıt tarihçi...


Sessiz Bir Toplantı

Gökyüzünü avuçlamaya çalışan gri burçlarından, nehrin eteklerine uzanan koyu gri taşlarına kadar güneşle yıkanmıştı Lord British’in kalesi. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın içeriye işlemeyecek bir sıcak sarardı etrafı her yaz ayında. Lord British’in sözleri gelirdi aklıma o taşlara her baktığımda “Taş ölüm gibidir, soğuk ve sert. Bize hep mezarlarımızı hatırlattığından olsa gerek, daha yaşarken gömülürüz içine ve alıştırırız savaştan yıpranmış bedenimize ölümün hissini. Ta ki vücudumuz onunla yatarken kalbimiz ısınmayı öğrenene dek.”. Dışarıdan gelen yaşayan bir şehrin sesleriydi, içerideyse keskin bir sessizliğin yaşamıydı duyabildiğiniz. Bugün böyleydi, işte. Bugün kara bir gündü, güneşin bile aydınlatamadığı. 361.yılın 7.ayının 12. gününde her şey aynı gibi gözüküyordu, tahtında gülmeye alışık yüzünde ciddi bir ifadeyle oturan Lord British dışında. Ara ara beyazlaşmış sarı saçları güneşin ışığıyla yıkanıyordu ve yüzü aşağı eğilmiş bir şekilde gölgelerin içindeydi. Yavaş yavaş kaldırdı başını ve önünde durmakta olan büyük konseyine baktı. Hepsi oradaydılar, Moonglow’dan Çingene Maliforia, Britain’den Lady Miranda, Jhelom’dan Deli Goeth, Yew’den Asi Felespar, Minoc’tan Saklı Fiona, Trinsic’ten Büyücü Sindar ve Skara Brae’den Kör Hassad. Hepsi sadakatlerini kanıtlamış kişilerdi, tanıdık ve bildik. Dostları... Lord British ağzını açıp konuşurken gözlerinden keskin bir kararlılık vardı, itiraz kabul etmeyeceği ve sadece burda bulunanlar için konuştuğu açıktı. Konuştuğunda sesi yıllardır olmadığı kadar sert çıktı, sert ve soğuk, aynı bir taş gibi.

“Dün gece bir kabus gördüm. Yıllar önce gördüğüm gibi karanlık ve hastalıklıydı her şey. Kabusu görürken, bunların olacakların habercisi olduğunu biliyordum. Günlerdir ruhumu daraltan ağırlığın, geçmişten gelen bir çığlığın izleri olduğunu şimdi anlayabiliyorum. ‘O’ düştüğü sonsuz karanlığın içinden uzanıp pençelerini tekrar Sosaria’ya saplamaya çalışıyor; kendisinin de içinde bulunduğu sonsuz çukura çekebilmek için. ‘O’nun karşısında durabilmek için yeterli değilim. Yardıma ihtiyacım var ve tüm Sosaria’da bana yardım edebilecek tek bir kişi var.” dedi Lord British ve sözlerine devam etmek için hazırlanırken başka bir ses sözünü kesti. Lady Miranda Britain’deki tüm kadınları kıskandıran o tatlı lirik soprano sesiyle araya girdi.

“Avatar’dan bahsediyorsunuz sanırım Lord’um.” . Lord British çok kısa bir süreliğine durakladı ve ardından üzgün bir sesle cevap verdi.

“Çok uzun zamandır Avatarı gören olmadı. Hikayeleri bile unutulmaya yüz tuttu, ama biliyorum ki geri gelecek. Her zaman olduğu gibi. Fakat, şu anda elimizde olmayan tek şey zaman. Daha öncekilerde olduğu gibi bekleyemeyiz, hareket etmemiz gerekiyor, tamamen karanlığa gömülmeden önce bir şeyler yapmam gerekiyor. Blackthorn’a gideceğim ve onu benimle savaşması için ikna edeceğim. Sosaria’nın özgür halkları için...”. Bu sefer söze Büyücü Sindar girdi:

“Sizi en iyi ihtimalle tutsak alacaktır Lord British. Boş hayallere kapılıp bugüne kadar kurmuş olduğunuz her şeyi yok oluşa sürüklemeniz ne kadar akıllıdır sizce?”

British’in yüzüne konuşanla değil de kendisiyle alay eden bir gülümseme oturdu. “Bugüne kadar kurmuş olduğum her şeyin yok olmasını izlemektense, eski bir dostun ellerinde ölüp ona mirasımı bırakmayı tercih ederim.”

Ve sonrasında sessizlik. Son anlarında ve son günlerinde, Lord British’in muazzam kalesinden başka hiçbir yerin kaldıramayacağı bir sessizlik, beklenti dolu ve ölümle taçlanmış bir şekilde...



Mavi Bulutlar Altında
Onlarca metrelik devasa holde, yekpare obsidyanın üstünde ayak pençeleri tatsızca takırdıyordu gargoyleın. Hızlı ve endişeli bir şekilde holün ortasında, yanmış mermer sütunların arasındaki bembeyaz tahtta oturmakta olan siyah saçlı, siyah zırhlı adama doğru yaklaştı ve doğuştan bükük olan boynunu yerlere kadar eğdi. Adam içine ışığın işlemediği siyah gözleriyle yaratığa baktı ve emretti “Konuş.”.
Emir karşısında biraz rahatlamış olan gargoyle hızlı bir şekilde, paytak bir ortak dille konuşmaya başladı: “Loorrd Brritişşş geeeldiiilerr Maaajccesteelerrri. Siiizzzi göörrrmeek iiissss-issstiiyorrlar.”

Eğer başı yere eğik olmasaydı gargoyle ilk defa acımasız lordunun yüzündeki biraz korkmuş daha da önemlisi fazlasıyla şaşırmış ifadeyi görebilirdi. Gözlerinde yıllar sonra ilk defa çakan ışığı yakalayabilirdi ve ayağa kalkarken heyecandan titreyen ellerini fark edebilirdi, ama bunların hiçbirini fark edemedi. Sadece lordunun ayağa kalkmasını ve sonrasında verdiği “Onu misafir odasına getirin.” emrini duyabildi.
Dört metrelik bir masanın karşılıklı iki tarafında oturup birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de hareketsiz ve sessizdi. Tartan gözlerinin üstünde göz kapakları kırpılmak için bile hareket etmiyordu. İki tarafın da aklında onlarca soru, endişe ve umut vardı. Farklı yönlerden ve farklı nedenlerden. Çoğu insan savaşın kılıç sallamaktan, ata binmekten, ya da büyü yapmaktan ibaret olduğunu sanar. Oysa en önemli savaş aksiyondan önce olandır. Beyinde başlar ve beyinde biter. Orada galip olan sonrasında da çoğu zaman kazanandır. Fakat burada bir kazanan yoktu. Heyhat bir savaş bile olduğu söylenemezdi. Birbirini çok iyi tanıyan iki düşmanın kılıçlarını çekmesinin sesiydi zihinleri dolduran, aynı zamanda birbirini çok iyi tanıyan iki dostun özlem gidermeseydi. British sessizliği yaran kişi oldu.

“Hiç değişmemişsin Blackthorn, insan geçen yılların yüzünü biraz değiştireceğine inanıyor ama hala aynı derecede çirkinsin.” dedi ve gülümsedi. Bu gülümseme ne alaycıydı ne de onur kırıcı, samimi ve içtendi.

“Kılıç kullanmadaki beceriksizliğini izlerken yüzümün aldığı şekilden bahsediyorsan, bunu değiştirebilmek için önce sana bir şeyler öğretmemiz gerektiğini düşünüyorum British.” aynı gülümseme onun da yüzüne yerleşmişti. Kemerinden çektiği siyah kakmalı, rünlerle süslü bıçağı masaya sapladı ve sordu “Neden buradasın ve seni şu an, burada öldürmemem için bana bir neden verebilir misin?”.
British’in yüzündeki gülümsemeyi karanlık bir ifade aldı. Her şeyin sonunu bu an getirebilirdi, ve kurtuluşu da bu an getirebilirdi. İç çekti ve konuştu.

“Bir kez daha karanlık geri geliyor ve her zamankinden daha tatsız bir şekilde. Mondain nefes almasa bile onun geriye bıraktığı idealleri yaşıyor ve her gün bir adım daha ilerliyor. Rüyamda bir büyücü gördüm. Onun izinden giden, lanetlilerden daha lanetli, alacakaranlığın moruyla yıkanmış bir büyücü.” Tüm bunları sessizce dinleyen Blackthorn alaycı bir şekilde cevap verdi.

“Bir başka kara büyücü ve karanlık planları. Kıymetli Avatar’ına söyle hallediversin. Hem halletmese bile birleşmiş halklardan oluşturduğun orduyla kendinizi savunabilirsiniz, neden buradasın?”

“Avatar’ın çok uzun zamandır buralarda diyarlarda yürümediğini biliyorsun. Bir başkasının geleceğini biliyorum, hissedebiliyorum. Ama bunu bekleyemeyiz. Yaşayan hiç kimse büyücünün karşısında duramaz, ne kadar kalabalık olursa olsun. Sen ve ben dışında hiç kimse. Ve ikimiz de yalnız başımıza yeterli değiliz. Mondain’in kafatasını ele geçirmiş durumda.”
Blackthorn tek kaşını kaldırdı. “Yaşayan her şeyin laneti olan kafatası. Hmm. Yok edildiğini söylemiştin. Avatar’ın onu Abyss’in en derin çukuruna attığını söylemiştin. Yalan mıydı?”

“Öyle olduğuna inanmıştık. Fakat unuttuğumuz, hesaba katmadığımız bir şey vardı. Mondain’de o çukurda ve onun gibi binlerce cehennem yaratığı da. Şimdi kafatası geri döndü ve diyarlardaki en tehlikeli kişinin elinde. Onu durdurmamız gerekiyor Blackthorn. Bedeli ne olursa olsun.”

Blackthorn karşısındaki adama baktı. Bir zamanlar kendisini kardeşi gibi seven, ihanet ettiği ve kendisine ihanet ettiğini düşündüğü adama. Bahsettiği şeyi anlayabiliyordu ve boyutunu kavrayabiliyordu. Dönüşsüz bir gidiş olacaktı onlarınki, bir daha gündüzün varolmadığı ovalarda yürümek yatıyordu önlerinde ve bu adam tüm bunları bilerek buraya gelmişti. En büyük düşmanlarından birinin karşısına, tüm gururuyla ve ihtişamıyla çıkmıştı ve hepsini bir kenara atmıştı. Sosaria ve onun özgür halkları için. Etrafına baktı; kalesine ve kalesinin gölgesinde yaşayanlara. Ne kadar batmıştı karanlığa ve ne kadar uzaklaşmıştı ışıktan. Çocukken dinlediği hikayelerdeki kötülerden birine dönüşmesi ne kadar da kolay olmuştu. Her şey ne kadar da kolay olmuştu.

“Gidelim Lord British. Mavi bulutlar altında sırt sırta savaşalım ki, güneşi görebildiğinde ozanlar, adımıza hikayeler yazsınlar...”

Lord British’in ve Lord Blackthorn’un kaybolduğu o son savaşta neler olduğunu hiç kimse bilmiyor. Bazıları der ki, en karanlık zindanların en ücra köşelerinde hikayenin kalanının yazdığı yazıtlar vardır ve o yazıları birleştiren bir gün gerceği bulacaktır. Bunlar bilinmeyen dedikodular ama bildiğimiz bir şey var ki, o da son savaştan yayılan gücün tüm Sosaria’yı sarstığı, gökyüzünün tamamının kırmızıya boyandığı, depremlerin varolan haritayı değiştirdiği ve güzelim şehirleri yerle bir ettiği. Belki büyük savaş kazanıldı ve gerçek düşman yok edildi ama daha onlarcası ortaya çıktı. Ama bir tesellimiz vardı. Lord British haklıydı, çarpılmış ve değişmiş Sosaria’mıza bölünmüş kötülüğün üstüne çökmek istercesine, kızıl gökyüzünü yararak Avatar geri geldi. Şimdi onun devri başlıyor...
DEATH MATCH CLASSIC

Başlangıç bekleme süresi 1 dakika, oyuncu bu süre içerisinde gerekli ayarlamalarını kullanacağı eşyalarını ayarlayabilir. Başlangıç periyodu tamamlanan sürede (1dk) oyuncu son 5 saniyelik geri sayma periyodu içerisine girer ve otomatik olarak arenaya atılır. Son 2 saniye tamamiyle kontrol sunucuya aittir, bu 3 saniye içerisinde karakter kontrol edilemez müdahaleye kapalıdır (kişisel ayarlamalar dışında).

Oyuncu klasik oyun modun da ölmez öldürülemez bu sebeple oyuncunun binek ve vb destekleyici mahlukat ile oyuna gelmesinde bir sakınca yoktur. Oyunu kaybeden oyuncu otomatik olarak 6 adet belirlenmiş moongate noktasına teleport edilir. Oyunu kaybetmiş olması ölmemesi gibi koşullar oyuncuyu teleport ettikten sonra tam can ile gönderir böylece oyuncunun kontrolsüz alana kolay öldürülebilir şekilde geçmesi engellenir. Puan kazanan oyuncu klasik oyun modunda öldürdüğü her kişiden toplamda 2500 altın kazanır ve altın oyuncunun bankasına yönlendirilir. Oyun kaybeden takımın tamamiyle areanadan silinmesine kadar devam eder ve arena içerisinde kalan son oyuncu yada oyuncular hangi takımdan ise o takım dünyaya duyurularak bilgilendirilir. bu mesaj içeriğinde oyuncu ismi geçmez ancak takımı kazanan oyuncular oyun bittikten sonraki 15 dk boyunca oyun kazanan ünvanı (isim üstünde altın turnuva logosu) ile mükafatlandırılırlar. Bu turnuva logosu 15 dk içerisinde kendi kendine yok olur. Takım isimleri Leomar ve Valheru olarak ayarlanmıştır tarafların isim seçmesi opsiyonu klasik oyun modunda yoktur.

Oyuncu oyundan kopar yada istemli olarak çıkarsa 45 saniye süre tanınır ve oyuna tekrar dönmesi beklenir. Bu süre içerisinde oyuncu oyuna geri dönmez ise sistem oyuncuyu oyundan ayırır ve tüm yetkilerinden azad edilir. Oyundan ayrılmak oyuncuya herhangi bir etki yada cezayi müdahaleye tabii değildir, sadece takım oluşumundan ayrıldığı için desteklediği veya tarafı olduğu takım daha az oyuncu ile oyuna devam etmek durumunda kalır.
Oyun kendini tekrar eden belirli saat periyodları ile çalışmaktadır. Oyunun sürekliliği yada devamlılığı yoktur. oyuncular arena açılmadan 1 dk önce sistem tarafından bilgilendirilir ve ortak noktada buluşmaları sağlanır. Oyunda takım belirli kişilerden olmak zorunda değildir. gereksinimler şu şekilde belirlenmiştir;

SW-MF-FENC-ARCH-WREST yeteneklerinden herhangi birinde 60.0 ve üzeri olmak ve veyahut MAGE yeteneginin 60.0 ve üzeri olması gerekmektedir.
Yanı sıra oyuncu minimum 3x (300.0) yani 3 ayrı yetenekte ustalaşmış olmalı yada yetenek toplam puanının 300.0 ve üzeri olması gerekmektedir.
Oyuna girişlerde herhangi bir limit yada sıra yoktur. Klasik mod farklı oyuncu sayıları ile oynanmaktadır. Minimum 3-3 "6" maksimum 5-5 "10" kişilik oyuncu kalibrasyonu ile çalışır (sistemin test süreci boyunca bu sayı 3-3 "6" şekilde olacaktır)

Oyun içerisinde runebook kullanımı ve mark yapılması engellenmiştir, ancak herhangi bir alternatif dışında oyuncu şayet oyun alanını kötü amaçlı kullanımı veya kuralları uymaması halinde oyunlardan men edilir ve daha sonraki oyunlara girmesi sistem tarafından engellenir.

Kurallar oyuna giriş esnasında hazırlık sürecinde oyuncuya deklare edilir ve kabul etmiş sayılır oyun içerisinde binekten inmek gibi bir opsiyon vardır ancak oyun esnasında oyunda alanında kalan binekler sorgusuz sualsiz bir şekilde silinir ve geri alınabilmesi mümkün değildir, bu sebeple oyuncunun bineğinden inmesi tavsiye edilmez.

Oyuna giren oyunlar bankalarına erişimi hazırlık alanı içerisinde bulunan bank stone ile yapabilirler, sonrasında erişimleri mümkün olmayacaktır.

Oyuncuların karma,fame ve kills bilgileri oyun öncesinde sistem tarafından geri bildirim ile alınır bu bilgiler oyun bitiminde kayıp ve yenme farketmez oyuncunun kendisine geri verilir. Criminal geri bildirimi sunucu tarafından durdurulur bu sayede şayet varsa "crim" durumu durdurulmuş olur.

------

Death Match alanı şu anda burasıdır. İlerleyen zamanlarda daha başka alanlarda eklenecektir.

Çok güzel olmuş bence tebrik ediyorum, ayrıca taksimde bir barda açılış kutlaması yapacakmışsınız doğru mu, sanırım barın sahibi sunucu yetkililerinden birisiymiş?
12.04.2015 Pazar günü yaklaşık bir ay sonra ilk PvP turnuvamız yapılacaktır.

Katılım şartları :

Katılım 50.000 altındır.
Multi karakter ile katılım yasaktır eğer bu durum bulunursa turnuvadan otomatik elenirler ve 1 günlük jail yerler.
Silaha zehir sürmek yasaktır.
Turnuvada loot serbesttir.
Bandaj, reg, potion gibi malzemeler yetkililer tarafından verilecektir.
Turnuva 1 v 1 olarak yapılacaktır.

Turnuvayı kazanan bütün katılım parasının sahibi ve özel yaptıracağımız Silmaril World haritasının çerçeveletilmiş hali kendisine kargolanacaktır.

Kargo parası tarafımızca ödenecektir. Haritanın köşesinde küçük bir Silmaril World logosu bulunacaktır.

Hazırlıklara şimdiden başlayabilirsiniz, yakında en iyi savaşçımızın kim olduğu belli olacaktır...
Donate dikkatimi çekti donate olan yerde hersey olabilir :)) neyse zamanla anlasılır basarılar ..
İnsanlar 50k parayı zor topluyorken donate e takılı kalma. İçerisi boş yeni sitemiz güncellenene kadar hazır bir packe döndük orada duruyor o yüzden ;)

- "Bir süre sessizce bekleyen güz döneminin ardından, maalesef Lord'u, Lord Blackthorne'u kaybettik".

Bu sözlerle son bulmuştu aslında hikayesi ancak sonradan öğrendik ki aslında olay hiçte gözüktüğü gibi değilmiş. Lord ölümünün ardından ortaya çıkan bir çok entrika gibi bu tımarhaneyi de örtbas etmeye çalışan bir sürü yardakçısıyla beraber ortalıktan kayboldu Blackthorne. Kötü, akıllara durgunluk verecek kadar iğrenç deneylerin yapıldığı, kara büyünün en saf halinin bulunduğu bu yer Wind Tunnels'deki lahitin bir patlama sonucunda ortaya çıkmasıyla hayatımıza girdi ve ne yazık ki çıkartmak mümkün olmayacak gibi görünüyor.

İçerisi Deneyim puanı ile çalışan bir yapıda, herhangi bir binekle girilemeyecek kadar dar koridorlardan oluşuyor. Ancak binekle girseniz bile hayatta kalamayacakları kadar sıcak ve zehirli bir havayı içeriyor.

Dahada kötüsü içerisi o kadar kötü bir haldeki, büyü yapmak bile başlı başına bir dert...

Geri gelebilen çok az onlarda delirmiş durumdalar... ve kötüdür ki... öğrenebildiğimiz kadarıyla içerisi depreme dayanıksız, yıldırım ve şimşek büyülerinin yapılamayacağı kadar derinde bir yerlerde hatta sanıyoruzki enerji içerikli alan büyüsü yapmakta mümkün değil.



İçeriye girmiş olan ve canlı çıkabilen bir kaç kişiden aldığımız bilgiler ile içeride yaşayan "canlıları", artık canlı denebilirse tabi, kitaba döktük. İçeride ne gibi kötülüklerle karşılaşacağınızı bilmeye hakkınız olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden bu bilgileri tüm Sosaria halkıyla paylaşma kararı aldık. Belki bunları okuduktan sonra bu lanetli yere girmekten vazgeçersiniz.

Runner

Şeytanın ruhunu ele geçireceğini düşünen Runner sağlık bozukluğundan dolayı etraftaki herkesi farklı görmektedir. Kapatıldığı yerde kimseyi görmeden huzur bulan Runner'ın yanına yaklaştığınızda korkudan size saldırmaya başlar. Kendisi ne usta bir savaşçıdır, ne de usta bir büyücü. Bir köylünün acı çektiği vücuttur.

Mirror

En büyük kabusun kendinden başkası değildir. Seni yavaş yavaş içine çekerek yok etmeye çalışır. Etrafında durduğun sürece yavaş yavaş ölüme yaklaşırsın ve tamamen kontrolünü kaybettiğinde sende tımarhanenin bir parçası olursun.

Darkness

En büyük korkular karanlıkta ortaya çıkar. Ne kadar kaçmaya çalışsanda her zaman peşinden gelir ve ruhunu titretir.

Mad Witch

Deliliğin kalbinde insanları bir denekmiş gibi kullanan bu cadılar güçlerini delilikten alırlar. Etrafta bulunan delilik onları daha güçlü kılar ve en güçlü olacakları yer bir tımarhanenin kalbidir.

Bloody Bill

Zamanında büyük bir savaşçı olarak bilinen bu kişi kardeşinin öldürülmesinden sonra öc alabilmek için şeytanla anlaşma yapmıştır. İnsanları etkisi altına alarak kontrol etmeye başlamıştır. Kontrol ettiği kişiler acı hissetmediği için öldürülmesi zor yaratıklar olmuşlardır. Bloody Bill bir insanın kafasını eliyle patlatabilecek bir güce ve en kudretli büyülerden bile neredeyse hiç hasar almayacak dayanıklılığa sahiptir. Kendisi bir büyünün ortasında mahsur kalmıştır. Onu öldürebilmek için bu kilitleri kullanarak onu bir süreliğine güçsüz kılmanız gerekmektedir.

Martians

Düşünme yetenekleri olmayan bu insanlar büyülü deneyler sırasında bu hale gelmişlerdir. Gördükleri her şeye saldırma yetisine sahiptirler. Güçlü değillerdir ama çok kalabalık gezdikleri için zorluk çıkartırlar.

Brain Eater

Bu minik yaratıklar impe benzer. Küçük ve hızlıdırlar. Neredeyse tek hamlede ölürler ama bir kişinin üzerine geldiği zaman beynini emmeye çalışırlar. Bu kişi hareket edemez ve eğer etrafında onu kurtaracak kimse yoksa ölüme terk edilmiştir.

Slaughter

Korkunun en büyük efendisidir. Yeterince güçlü olmayanlar gördüğü zaman bile çıldırırlar. Etrafına yaydığı kötülük aurası en güçlü büyücüleri ve en güçlü savaşçıları bile tedirgin eder. Kimsenin görmek istemeyeceği bu yaratık tımarhanenin en güçlülerinden biridir. Öldürmesi güç ve tehlikelidir.
Eğer gerçek korkularını yenmek istiyorsan bu yaratıkla yüzleşmen gerekir ama geri döneceğinin garantisi hiç bir zaman yoktur.

Cursed Warrior

İçeride hala düzen varken şehrin korumaları olarak bilinen bu savaşçılar deliliğin içinde kaybolup lanetlenmişlerdir. Kayboldukları noktada insanları korumayı unutup, Asylum'un koruyuları olmuşlardır. Zırhlarından dolayı yavaş olan bu savaşçılar geçilmesi zor birer duvar gibidirler. Bazen kendilerine geldikleri söylenir ve bu durumda sizden yardım istedikler.

Tear Wizard

Usta büyücüler deliliğin ilk kurbanları olmuştu. Başka bir büyücünün yaptığı deneyin ilk kurbanlarıydılar. Bilinçlerini kaybedip etrafa delilik saçmaya başlamışlardı. Deliliğin içinde kendilerini kaybettiklerinde artık her şey çok geçti. Delirdikten sonra kendi dillerini kopardıkları söylenir ve bu sayede büyü yapmayı engellemeyi düşünmüşler ama lanet yüzünden büyüleri bir şeytan gibi sözleri söylemeden atma yeteneğine sahip oldular. Bilinçleri hala yerinde olduğu ama vücutlarını kontrol edemedikleri için sürekli ağladıkları söylenir. Bu yüzden isimleri Tear Wizard olarak kalmıştır.

Mad Villager

Şehrin delirmiş yaşayan insanlarıdır. Deliliğin içinde kayboluşları onları birer et yığınına çevirmiştir. Ruhları vücutlarına kitlenmiş, hiç bir şey hissetmeyen ve düşünemeyen birer kukla olmuşlardır.

Asylum Watcher

Asylumda amaçsızca dolaşıp insanların deliliğini izleyerek bundan zevk alan spectre a benzeyen bir yaratıktır. Deliliğin olduğu alanlarda dolaşarak kişileri izler ve etrafta gördüğü değerli eşyaları toplar. Hem savaşçı hem büyücülük yeteneklerine sahip olduğu için bulunsa bile öldürülmesi zor olan bir yaratıktır ama öldürüldüğünde kişiyi güzel bir şekilde ödüllendirir. Görünmezlik yeteneği sayesinde aniden ortadan kaybolabilir. Bu yüzden keskin gözlere ihtiyacınız olabilir.

Mad Fighter

Savaşçı olmak için eğitim alan bu kişiler daha ergen yaşlarda sayılabilirler. Ellerinde bulunan kılıçlar akılları hala yerindeyken kan bile dökmemiş olma ihtimalleri çok yüksekken şimdi etrafınıda bulunan kurumuş kandan dolayı gözükmemektedir. Çığlık atarak etrafta dolaşan bu savaşçılar deliliğin içinde kaybolmuşlardır.








Deneyim puanı kazanabildiğiniz zindanlar tamamen yeni yapılmıştır ve yeni yaratıklar kullanılmaktadır. Bu yaratıklardan deneyim puanı kazanarak çeşitli eşyalara, yeni zindanlara ulaşabileceksiniz. İçeride düz gir yaratığı öldürün dışında minik bulmacalarda bulunacaktır. İlkini aktif ettiğimiz Asylum zindanı basit bir zindandır. Eşyalar yakın zamanda eklenecektir.
Sitemiz yenilenmiştir ve 3 adet yeni binek servera eklenmiştir.









Golden Dolphin. Denizlerde bulunan acımasız bir katil, gizemli bir savaşçı ve korkusuz bir düşman. Eğer denizlerde gezerken rastlarsanız öldürmek isteyeceğiniz bir canavar. Efsaneye göre üzerinde bulunan hazineler en güçlü yaratıklardan bile fazlaymış, derisinin altın olmasından dolayı ettiği para çok yüksekmiş ve denizde gezerken bulduğu haritaları yemek gibi bir huyu olduğundan midesinden hazine haritaları çıkıyormuş. Bulması zor olan ama bulduğunuzda "Moby Dick"'i bulmuş gibi sevineceksiniz. Denizler gizemlerle dolu bir yenisi daha keşfedilmeyi bekliyor.
kayıt sırasında üçgen içinde ünlem işareti var ne anlama geliyor bilmiyorum.Kayıt olunmuyor şifreler aynı olduğu halde nedir sorun?

edit : hallettim tarayıcıdan dolayı altaki birleştirme çıkmıyormuş

Bu konu Anjolen tarafından düzenlendi(2015-03-18 05:51, 9 yıl önce)



Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.