Vayst güzel =)
Silindi
Novice
1
Slot şunları hızlı koy ya :D böyle meraklı meraklı bırakıyosun bizi :D Güzel ;)
Master
59.2997
Her gün bir bölüm eklicem. Biraz merak iyidir =)

4. bölümü 21.00 22.00 arasında ekliyeceğim buraya.
Silindi
Master
59.2997
Ya Allah Allah eklesene okuyalım zorun ne 21 falan :D
Master
59.2997
Evet, 4. bölüm. Başta 5 bölüm demiştim ancak sanırım bi 7-8 bölümü bulucak hikaye,


Chris,
- Tamam doğru olduğuna inandım artık bu konu ile ilgili hiçbir soru sormayacağım. Artık evimize dönüp biraz dinlenelim neler yapacağımızı yarın düşünürüz.
Roan,
- Haydi gidelim.

İki yaşlı adam tekrar yola koyuldular. Eve dönerken ikisinin de suratlarında “Acaba şimdi neler olacak?” gibi bir ifade vardı. Chris’in evi Vesper şehrindeydi. Vesper’in girişindeki uzun köprüye geldiklerinde karşılarına bir muhafız geldi ve iki yaşlı adama,
- Durun! Sizde kimsiniz?
İki yaşlı adam,
- Merhaba efendim biz Vesper şehrinin dışında oturan köylüleriz. Evimize doğru gidiyorduk.
Muhafız,
- Peki bu saatte nereden geliyorsunuz siz?
İki yaşlı önce birbirine baktı. Eğer şimdi muhafıza hikâyeyi anlatırlarsa Lort British parşömene el koyabilirdi. Bir an göz göze geldiler. Chris,
- Cove şehrinde bir arkadaşımız hastalandı ona bakmaya gitmiştik. Dönüşümüz bu saate kaldı.
Muhafız olaya pek inanmasa da,
- Peki öyle olsun bakalım. Bir daha bu saate şehrin dışarısında gezinmeyin. Başınıza kötü şeyler gelmesini istemeyiz.
Roan ve Chris,
- Bizi düşündüğünüz için teşekkürler size iyi nöbetler sevgili muhafız.
Artık Vesper şehrinde güvendeydiler. Chris’in evine varmalarına az kalmıştı. Roan Chris’e,
- Acaba muhafız anlattıklarımıza inanmış mıdır?
Chris,
- İnanmasa bizi şehirden içeriye almazdı zaten. Muhafızlar da haklı geçen gün gerçekleşen Britain saldırısından sonra tüm şehirlerde güvenlik arttırıldı. Kendi şehirlerinin başına Britain şehrine gelenlerin gelmesini istemedikleri için muhafızlar şehre yabancı kişileri almıyorlar.
Roan,
- Biz yolumuza devam edelim evine az kaldı sanırım, Vesper şehrinin dışarısında demiştin?
Chris,
- Evet çok az bir yolumuz kaldı dostum haydi gidelim.
Chris’in evine gitmeye devam ettiler. Vesper şehrinin arka tarafından çıktılar. Chris’in evinin bulunduğu yer çok güzel ve özel bir yerdi. Evi yemyeşil ağaçların içersinde ve Vesper denizinin hemen dibindeydi.
Roan,
- Muhteşem bir evin var Chris. Ağaçlar içersinde, denize çok yakın. Böyle bir evin değerini bilmelisin dostum.
Chris,
- Teşekkür ederim.

Artık eve varmışlardı. Chris evinin kapısını açtı ve,
- Haydi, içeriye gel dostum, şimdi şömineyi yakarız içerisi sıcacık olur.
İkisi birden eve girdiler. Chris evinin ışıklarını yaktı. Daha sonra şöminenin yanında bulunan birkaç odunu şöminenin içersine atarak ateş yaktı. Şömine yandı ve içersi yavaş yavaş ısınmaya başladı. Chris,
- Yiyecek bir şeyler hazırlayayım mı dostum ?
Roan,
- Evet iyi olur.
Chris,
- Tamam ben yiyecek bir şeyler hazırlayayım yemeğimizi yedikten sonra şu parşömen olayını tekrar konuşuruz.
Chris yiyecek bir şeyler hazırlamak için yiyeceklerini koyduğu mahzene indi. Yiyecek bir şeyler alıp yukarıya çıktı ve Roan’ın yanına gitti.
Chris,
- Buyur dostum yiyecek bir şeyler.
Roan,
- Teşekkür ederim.
Yiyeceklerini yemeye başladılar. Aradan on dakika geçti ve yiyeceklerini bitirdiler.
Chris,
- Bu parşömen işini ne yapacağız?
Roan,
- Yapacak bir şeyimiz yok o ormanda olanları gördün. Bu kılıcın malzemelerini toparlayıp üretmek zorundayız başka şansımız yok sanırım.
Chris,
- Peki nasıl üreteceğiz?
Roan,
- Dostum bu konuda galiba ben sadece malzemeleri toparlamakta yardımcı olacağım sanırım. Çünkü maden ve demir dövmesini bilen tek sen varsın. Benim işim yazıları çevirmek.
Chris,
- Malzemeleri bulalım da gerisi kolay.
Roan,
- Peki o zaman yarın ilk iş olarak hazırlanıp yazılan malzemeleri toparlamaya başlayalım.
Beynine, Klavyene Sağlık Ufalık Scripterim. Yenilerini Bekliyoruz. Yalnız Bir daha Benden Onaysız YAZMA haaa. Ne de olsa, BRİTimin elden gitmemesi için, düşüncelerini, uygulayacağın yöntemleri önceden bilirsem, gereken önlemleri de alabilirim. Yoksa Güzelim BRİT gitti gider :D
Master
59.2997
xD
İlk kısmını yarım yaalak hemencecik bir göz attım ve aslında farkederek mi yaptın fark etmeden mi yaptın bilmiyorum ama tam bir şah'eser olmuş,
mesela kazmayı tahtaya vuruyorsun taşları kıran bir madenci tahtaya vurunca taş gibi ses çıktığını farkediyor ve butahta dediğimiz sandık siyah renkte,
Yanlış anlama bu kutunun büyülü oluğunu gösteriyor ve büyülü tahta bir kutudanda kayadan daha sert olmak ve benzeri özelikler bekleriz zaten,
devamıiçin yorum yapamayacağım öss zor bir hikaye...
Master
59.2997
Tamamen bilinçli bir şekilde yazıldı tüm hikaye =) Ayrıca yorum için teşekkürler.
Aksiyon istiyorum kan kan kan !!! Cinayet ihanet tecavüz !! :D Bujnlar olmasada güzel ^^
helal cok guzel olmus.Devamını beklıyoruz...
|Holgora| : Aksiyon istiyorum kan kan kan !!! Cinayet ihanet tecavüz !! :D Bujnlar olmasada güzel ^^

ehuehuuh

@Slothere
Şairmisin sen lan :P

şaka bi yana Ben okuyamadım üşendim ama güzel birşeye benziyor yazılarının devamını dilerim..
@Buraque
Şair yazı değil şiir yazar :D:D.Yazar demek istedin heralde:D:D

@Slothere
British'in Çöküşünden sonra bir gelişme var Gökberk :)
Master
59.2997
5. Bölüm,


Sabah olmuştu, iki yaşlı adam erken saatte uyandılar.
Chris,
- Bir şeyler yiyelim hemen işe koyuluruz.
Roan,
- Tamam.
Chris yiyecek bir şeyler hazırlamak için içeriye doğru gitti. Roan’da boş durmak yerine parşömende kılıç için gerekli malzemelere bakıyordu. Chris yiyecek bir şeyler hazırlayıp içeriye getirdi.
Chris,
- Kılıcı üretmek için hangi malzemeler gerekliymiş?
Roan,
- Yirmi tane demir külçe, beş adet tahta, bir avuç sarmaşık külü, bir avuç örümcek ipeği ve bir tane ejderha kemiği gerekliymiş.
Chris,
- Ejderha kemiği mi ?
Roan,
- Evet.
Chris,
- Onu nereden bulacağız?
Roan,
- Hiçbir fikrim yok. Ama bu konuyu danışabileceğimiz birini tanıyorum.
Chris,
- Kimmiş o ?
Roan,
- Britain şehrinde yaşayan yaşlı bir büyücü arkadaşım var. Adı Zagor. Bu malzemeleri nereden bulabileceğimizi ona sorabiliriz, bize yardımcı olacağına eminim.
Chris,
- Peki bu adama güvenebilir miyiz?
Roan,
- Elbette. Tamamen güvenebiliriz. Haydi, Britain şehrine gidip yaşlı büyücüyü bulalım.
Chris,
- Tamam.

Akşam üstü olduğunda Britain şehrine varmışlardı.
Chris,
- Sen bu yaşlı büyücünün nerede olduğunu biliyor musun?
Roan,
- Evet, beni takip et.
Chris Roan’ı takip etmeye başladı. Roan Britain şehrinin büyücü dükkanına doğru gidiyordu. Dükkan dan içeriye girince yaşlı büyücü içeride oturuyordu.
Roan,
-Xalor, eski dostum ben geldim.
Yaşlı büyücü önce gelenlere baktı. Daha sonra,
- Roan eski dostum bu senmisin?
Roan,
-Evet Xalor.
Xalor,
- Hangi rüzgar attı seni buraya eski dostum?
Roan,
- Sana bir konuda danışmaya geldik.
Xalor,
- Peki sakin bir yere gidelim de konuşalım. Beni takip edin.
Roan ve Chris Xalor’u takip etmeye başladılar. Xalor Roan ve Chris’i kendi evine doğru götürüyordu. Bir süre sonra Xalor’un evine vardılar.
Xalor,
- Haydi girin içeri.
Roan ve Chris içeriye girdiler.
Xalor,
- Bana danışmak istediğiniz konu nedir acaba?
Roan,
- Eski dostum, biz geçenlerde bir parşömen bulduk. Bu parşömende Tanrı’nın Kılıcı’nın yapımı için gerekli malzemeler ve neler yapılacağı yazıyordu. Malzemeleri nasıl bulabileceğimiz konusunda size danışmak istedik.
Xalor,
- Tanrı’nın Kılıcı mı? O parşömeni siz mi buldunuz? Senelerdir o parşömenlerin peşindeyiz biz.
Roan,
- Peki bu parşömenin efsanesini biliyorsan bize anlatabilir misin eski dostum?
Xalor,
- Peki anlatayım. Biz çocukken dünya üzerinde garip olaylar oluyordu. Hep merak etmiştik neler olduğunu. Bir gün neler olduğunu anlayabilmek için bir grubu gizlice takip ettik. Takip ettiğimizde şok olduğumuz bir şey görmüştük. O zamanlar doğruluğu bilinip bilinmeyen bir haber vardı. Kulaktan kulağa yayılıyordu. Bu haber Tanrı özel bir şövalyeyi dünyaya gönderecekti ve o şövalyenin elinde Tanrı’nın özel kılıcı bulunacaktı. Bu şövalye dünya üzerinde bir akarsuyun üzerine indirilecekti. Herkes doğru olup olmadığını merak ettiği için Sosiara üzerindeki tüm akarsuların başında beklediler günlerce. Bir gün Sosiara üzerinde çok ilginç şeyler olmaya başlamıştı ve çok büyük bir fırtına ile tüm gökyüzü simsiyah parlak bir ışık oluştu. Herkes korkuyordu. Ancak şövalyenin geleceğini bilen insanlar şövalyenin Sosiara üzerine indirildiğini anlamıştı. Ama şövalye kulaktan kulağa yayıldığı gibi bir akarsuya değil Britain şehrinin güneyindeki köprünün üzerinde oluşmuştu. Ama bu şövalyenin dünya üzerine neden geldiğini kimse bilmiyordu. Çok geçmeden belli oldu neden geldiği. Dünya üzerinde lanet oluşturmak için gelmişti bu şövalye. Bir anda şehir mezarlarına, madenlere ve şehirlere onlarca yaratık indirilmişti. Bunlardan bir tanesi de karanlık ejder olarak bilinen simsiyah ve çok büyük bir ejderhaydı. Şövalye’yi herkes şeytan sanmıştı ve şövalyeye saldırmaya başladılar. Ancak şövalyenin elinde bulunan Tanrı’nın Kılıcı sayesinde hiçbir şey olmuyordu. O anda parlak bir ışık geldi bölgeye. Bu ışık bir süre sonra bembeyaz atı olan bir büyücüye dönüştü. Şövalye büyücüyü görünce ilk başta hiçbir tepki vermedi. Büyücü şövalyeye doğru çok kuvvetli bir büyü yapınca şövalye saldırmaya çalıştı, ancak artık çok geçti çünkü büyü hemen etki etmişti. Şövalye büyünün etkisi ile alevler içersinde yanmaya başlamıştı. Büyücü tekrar bir büyü ile şövalyeyi gökyüzüne doğru fırlattı. Hızla yere düşerken elindeki kılıç yere düştü ve param parça oldu. Kılıç parçalandığı an inanılmaz bir gürültü ve sarsıntı oluştu. Herkes ne olduğunu anlamadan kendini yerde bulmuştu. O büyük gürültüden sonra gözlerimizi açtığımızda Britain şehrinin neredeyse tamamı yıkılmıştı şövalye ve büyücü ise ortadan kaybolmuştu. Her yer yıkılmasına rağmen olayların gerçekleştiği köprü sapasağlamdı. Ben ve birkaç arkadaşım köprüye gittik. Yerde parlayan bir parşömen parçası vardı. Parşömende “ Tanrı’nın Kılıcı geri dönecek” yazıyordu. O günden beri nasıl geri döneceğini merak ediyorduk. Sonra bir madenci dağlarda gezerken üzerine dağdan çığlar düşmüştü. Ancak madenciye hiçbir şey olmamıştı. O da parşömeni bulmuştu ancak inanmamıştı. Ertesi gün çok büyük bir patlama sesi duyduk. Patlama madencinin çalıştığı madenden geliyordu. Gittiğimizde gözlerimize inanamadık. Madenci koskocaman bir ejderhaya dönüşmüştü. Bir süre sonra ejderha büyük bir ışık içersinde milyonlarca parçaya bölündü. Parşömeni siz bulmuşsunuz. Ancak bu parşömenin bir laneti var. Burada denilenleri yapmazsanız korkarım sizin başınıza da aynı şeyler gelicek.
Roan ve Chris’in içleri biraz ürpermişti. Acaba bizim başımıza böyle bir şey gelir mi der gibi bir bakışları vardı.
Chris,
- Peki şimdi ne yapacağız ?
Xalor,
- Buradaki tarife uyup kılıcı üretmek zorundayız. Malzemelere baktığım kadarıyla hepsi bulunabilir. Ancak bir tanesi dışında.
Roan,
- Nedir o?
Xalor,
- Ejderha kemiği. Bunun için Sosiara’nın en lanetli yeri olan Destard Zindanı’na gitmeliyiz. Sadece oradaki ejderhayı öldürüp kemiğini ele geçirebiliriz. Hani size Britain şehrine indirilen simsiyah bir ejderhadan bahsettim ya, işte onun kemikleri gerekli kılıcı yapabilmemiz için
Roan ve Chris,
- Peki oraya gidiş yolunu bize gösterir misiniz?
Xalor,
- Elbette. Bende sizinle geleceğim zaten tek başınıza o ejderhayı öldürmeniz imkansız. Eğer tek başınıza giderseniz kül olabilirsiniz. O ejderha lanetli bir ejderha.
Roan,
- O zaman haydi gidelim.
Xalor,
- Bekleyin de hazırlanayım.




Bu hikayeden sonra Blackthorn'un Dönüşü var. Hatırlarsanız British'in Çöküşü hikayesinde kaçmayı başarmıştı.
Silindi
Master
59.2997
İyi gidiyo bu çok uzadı ama xD bitsin artık yav :D



Üye Ol veya Giriş Yap

Bu forum başlığına mesaj atmak istiyorsanız hemen üye olun veya giriş yapın.