İnancı olmayan insanın yoldan çıkmış kötü olacağı düşüncesini bizlere benimseten nedir ? Mevcut düzende doğup sorgulama fırsatı verilmeksizin aşılanan dine bağlı olmak ve bununla desteklenen öğretilerdir. Cennet ve cehennem bütün dinlerde bir korku aracıdır zaten bütün dinler birbiri üzerine, bulunduğu coğrafyayı bir çatı altında toplamak amacıyla kurulmuştur. İnanışı benimsememek cehennemi cehennemde kötülüğü korkuyu çağrıştırdığı için ateist ve deistlere karşı tuhaf bir görüş oluşuyor, bu çok yanlış. Ben yaşadığımız bu coğrafyada müslüman olduğunu ifade edip öyle yaşayıp güzel ahlaktan eser almamış hertürlü çirkinliğe imza atan çok isim gördüm, sizde gördünüz, görmekteseniz ve görmeye devam edeceksiniz. O yüzden bu tür genellemeler yapmaktan kaçınmak gerekli...
Bu konular böyle forumda kısa kısa mesajlarla tartışılacak masaya yatırılacak konular değil çünkü elimizdeki argümanları masaya yatırmak tek tek açıklamak oldukça vakit alacak olan bir iş. Fakat ifade edilen kavramlara biraz açıklık getirmek istiyorum, umarım çok uzatmam
Bugün birçok kaynak ve tarihsel metin bizlere hristiyanlık inancının aslında mısırlılardan geldiğini ispatlamaktadır. Eğer biz elimizdeki bilimsel ve tarihsel verilere inanmayacaksak, gerçekleri araştırmaksızın, gerçek olduğunu sandığımız şeyleri sorgulamaksızın başımızın üzerinde taşımaya devam edersek sistemin çarkları arasında ezilmekten öteye geçemeyiz. İsa aslında Güneş Tanrısı Horus'un ta kendisidir. Horus 25 aralık günü bakire Isis-Meri'den dünyaya gelmiştir. Karakteristik özellikleri İsa ile hiçbir farklılık olmaksızın uyuşmaktadır ve bununla sınırlı kalmamaktadır. (Doğumunu doğudaki bir yıldızın müjdelemesi 3 kralın bu yıldızı takip edip onu bulup süslemesi, mükafatlandırması, 12 yaşında çocuk öğretmen oluşu, 30 yaşında vaftiz edilişi, iyileştirme yeteneğinin olması, 12 havarisinin olması, Judas(Horus'a Typhon ihanet eder) tarafından ihanete uğrayıp satılması çarmıha gerilmesi ölüm sonrası gömülüp 3 gün sonra dirilip göğe yükselmesi vs). Bu benzerlik sadece Horus ve İsa ile sınırlı değildir. Dünyanın çeşitli yerlerinde aynı niteliklere sahip mitolojik tanrılar, peygamberler ve inanışlara liderlik eden isimler ortaya çıkmıştır Krishna, Dionysus, Mithra, Attis ve daha birçok ilahi figür tarihin sayfaları arasında yer almaktadır. Burada kültürel bir etkileşim ve adaptasyon göze çarpıyor. Bununda temeli güneş ve yıldızların düzenidir. Buradaki bütün sayıların gizemi güneşin hareketlerinde gizlidir.
24 aralıkta sirius yıldızı gökyüzündeki en parlak yıldızdır (doğumu müjdeleyen doğudaki yıldız budur) ve Orion kuşağındaki 3 parlak yıldızla aynı hizada yer almaktadır. Bu 3 yıldıza asırlardır ''3 kral'' denmiştir ve biz bu yıldızları şuanda hala bu isimle anmaktayız. (3 kralın doğudaki yıldızı takip etmesi..) Sirius ve Orion kuşağındaki 3 parlak yıldız olan 3 kralın işaret ettiği şey güneştir. 25 aralık tarihinde doğacak olan güneşi gösterir (doğum tarihi olarak geçen bu tarih aynı zamanda kış dönümüdür) 22 aralıkta dünyanın hareketi neticesinde güneş kuzey yarımküreden bakıldığında en silik ve güçsüz halini alır. Eski medeniyetler buna güneşin ölümü demekteydi. Bu noktadan bakıldığında güneşin güneye doğru ilerleyişi durur ve 3 gün boyunca hareketsiz kalır. 3 günlük süreç sonrası southern cross denen takım yıldızın üzerinde tekrar kuzeye doğru ilerlemeye başlar. Southern Corss takım yıldızının özelliği ise ''haç'' şeklinde olmasıdır. Güneşin bu hareketi (çarmıhta ölüm southern cross takım yıldızı üzerinde güneşin 3 gün boyunca hareketsiz kalışı (ölüm) ve 3 günün ardından tekrar harekete geçmesi (diriliş) yukarıda bahsettiğim yorumunu doğurmuştur. Buradan çıkan bir doğa olayı ilk medeniyetlerin güneşe tapması sebebiyle bir inanış şeklini almştır. İnanışların toplumlar üzerindeki etkisini gören diğer medeniyetler ise bu durumu toplumlarını adapte etmiştirler.
Sayfalarca yazmaya devam edebilirim insanlığın yapması gereken sormak araştırmak gezmek görmek incelemek ve en doğruya ulaşmak olmalıdır. Yukarıda verdiğim videoyu izleyip hem gülmek hemde düşünüp değerlendirmek gereklidir. Birşeyler yanlış birşeyler ters ve elimizde inanışların temelini çürütecek bize bunların nereden geldiğini gösterecek argümanlar var. Yapmamız gereken bunları ele alıp düşünmek ve değerlendirmek.
Ben inanan insanlara saygısızlık etmiyorum sadece bunların konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Saygısızlık karşısındakinin düşüncesini ve inanışını saygılı bir şekilde bilimsel değerleri göz önüne alıp masaya yatırmak değildir. Ben tanrıya inanıyorum fakat hiçbir dini benimsemiyorum bu dünyaya mutsuzluk savaş kan ve ölümden başka birşey getirmediğini düşünüyorum. Bunları tanrı gönderiyor olsaydı kendi yarattığı insanları birbirine kendisine tapmıyor diye öldürtmezdi.. Bunları bir tanrı gönderiyor olsaydı 2 kez başarısızlığa uğrayıp 3.de tmm bu kez oldu demezdi...
Birbiri üzerine kurulu olan dinler benim gözümde politik amaçlar uğruna uydurulmuş dalaverelerden öte değildir. Asırlardır yaşadıklarımıza bakıp objektif olarak bilimsel ve tarihsel kanıtlar ışığında olayı değerlendirmemiz gerekir. Dinsel istismarların, dinsel kaynaklı boş korkuların olmadığı bir dünyada toplumların birbiri ile çatışmayacak farklılıklarla yaşaması dünyayı daha mutlu, barış ve huzurun olduğu bir yer haline getirirdi. Hadi tarihsel olayların hepsini hatırlamak ve hepsine hakim olmak zorunda değiliz, peki 11 Eylül sonrası dinlerin nasıl kullanıldığını, toplumların nasıl birbiriyle çatıştırılıp kan ve gözyaşı döküldüğünü hepimiz görmedik mi ?
Bunu anlamak, bunun üzerinde düşünmek gerek.