Gün batıyor yine. Karanlık hafifçe şehrin üstüne çöktü. Yaşlı bedenim yorgun, en sevdiği işi yapıyor..
“Zafer ya da ölüm!”
Geri çekilmek zorunda kaldık. Dağlarda, o devasa kayaların üstünde geceyi geçirmek için bir oyuk bulmaya çalışıyoruz. Rüzgar adete bir bıçak gibi yüzümüzü kesiyor, yaralanmış bedenimizden akan kan donmuştu. Ordunun geride kalanına ne oldu bilmiyoruz. Sadece altımız kurtulabildik. Bu tam bir bozgundu..
Bir ağacın yanına savaş cübbemi çıkarttım ve artık bedenimin dinlenme vakti geldi. Aldığım yaralardan kan kokumu burnumda hissedebiliyordum. Çok az kişi kaldık. Geriye kalan askerler gece soğuktan donarak ya da bir kaç güne kurtlara yem olarak öleceklerdi. Çaresiz ve korkuyla onu bekliyorduk. Liderimiz Komutan Aeron, her zaman cesur ve tam bir savaşçıydı. Zırhı, Minoc şehrinin zanaatkarı olan üvey babası tarafından Stygian Abyss zindanlarında ki lavlarda dövülmüştü. Tek dostu bedenini sıkıca saran o zırhtı.
Kaçmalıydık. Yaşamak için. Ya da bir cesur gibi ölmek.
Gece tamamen üstümüze çöktü. Rüzgar sesi bize şarkı söylüyor, dağların arasından gelen uğultular ürpertiyordu. Yerimizin belli olmaması için ateş yakamamıştık ve saçlarımız buz tutmuştu. Gece yine galip geliyordu.
Orc lideri Zuhgan’ın bizi takip ettiğini biliyorduk. Bizim peşimizdeydi, liderimizin. Çok keskin koku alabiliyorlar ve öldürmeden vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Orc, acımasız ve çok pis kokuyor.
Gözlerim yavaşça açıldı. Gün daha aydınlanmamıştı, dolunay ışığı gözlerimde karanlığı parlatıyor. Sonra dağların eteğinden gelen o sesleri duydum. Savaşta duyduklarımla aynıydı, aynı bağırışlar. En yaşlı askerimiz Bob bana döndü;
- “Orc’lar, ıssız topraklar onlarla kaynıyor. Düşmanlarına her zaman uyuduklarında saldırırlar. Sessizce, çığlık bile atamazsın. Sadece kan akar! Etini dişlerinin arasına almak için sabırsızlanırlar.”
Komutan Aeron uçurumun kenarında ki o yaşlı ağacın yanında duruyordu. Sesleri dinliyor ve Orc’ların kamp ateşini görebiliyordu. Onlardan nefret etmek için bir çok nedeni vardı. Üvey babasını Orc lideri Zuhgan öldürmüştü. İntikam istiyordu ve bunu alacaktı.
Seslerin çoğalmasıyla ayağa kalktık. Bize geliyorlardı, burada olduğumuzu biliyorlar. Komutan Aeron hızlıca arkasını döndü ve askerlerinin yüzüne baktı;
- “ Elimizde ki tüm silahları toplayın, yeni günün safağında saldırıyoruz!”
Zırhlarımızı kuşandık, silahlarımızı hazırladık. Gün doğmaya başladığında, yavaşça dağdan aşağı doğru ilerledik. Düşman kampının yakınında ki kayaların arkasında gizlendik. Onları görebiliyorduk, sayıları bizden fazlaydı.
askerler aralarında konuştular;
- “ Bu delilik!”
- “ Bizden sayıca üstünler.”
- “ Bu savaşı kazanamayız, kaçma...”
komutan gözlerinde ki öfkeyle
- “ Susunnn! Kimse kaçmayacak. Zafer ya da ölüm!” “Halkımız için, topraklarımız için. Bu savaş sonlanacak. Gün bizim için doğacak.”
Sessizlik. Komutan cesaretimizi uyandırdı. Zafer istiyordu. Cesaret ve zafer! Yeni günün şafağında.
ŞİMDİ! ZAFEREEE!
zzZzzZZz zZzzzZ
TAK TAK TAK!
evin kapısı gürültülü bir şekilde çaldı
- Heeyy! Yaşlı bunak, uyan hadi.
Uykulu sesimle dışarıya seslendim;
- Geliyorum. Geliyorum..
Ultima-Strike hikayeler, 1, Xiloscient
0 Kullanıcı
Ultima Online 1 hafta önce
Sunucular 2 hafta önce
Duyurular 3 hafta önce
Sphere Scripting 4 hafta önce
Ultima Online 1 ay önce
Sunucular 1 ay önce
Diğer Oyunlar 1 ay önce
Sunucular 1 ay önce
Ultima Online 1 ay önce
Sunucular 1 ay önce
Ultima Online 2 ay önce
Ultima Online 2 ay önce
2024-10-31 22:47
2024-10-14 17:45
2024-09-26 14:21
2024-07-08 22:50
2024-07-08 22:34
2024-06-19 22:05
2024-06-01 02:19
2024-05-31 21:17
Sürükleyici olması hoşuma gitti teşekkürler başarılı...
Güzel :)
[b]Mükemmel bir hikaye, yine sana yakışır şekilde.[/b]